Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BİRAZ ÇATLAK OLALIM N'OOLUR!

Gülümsemek kadar etrafında güleryüzlü ve iyimser  insanların olması kısmı da çok önemli. Dün uzun zamandır görmediğim bir arkadaşımla görüştük, oturduk sohbet ediyoruz. Çin'e gitmiş bir haftalığına, ülkenin insanlarının güleryüzlü olduğu, ufacık şeyler için bile sürekli şükrettikleri dikkatini çekmiş. Yeşile, ağaca ne kadar önem verdikleri. 'çünkü doğadan besleniyoruz' diyorlarmış. Çin illa gideyim-göreyim dediğim yerlerden biri değil; ama bu sohbetten sonra merak ettim bu iyimser insanları ve yaşadıkları ülkeyi. Nedense ben Çin'i hep, robotlaşmış ruhsuz insanlar ve yeşilden uzak sırf koca koca binaların olduğu bir yer olarak düşünürdüm. Bahsettiğim arkadaşım güleryüzlü, zor durumlarda komik bir taraf bulan, esprili tarzı olan bir insan. Normal bir insan yani. Kendisine birkaç kişinin bu özelliklerden dolayı 'sen çatlaksın ya' dediklerini söyledi. 'çatlak derken?', 'ya hani hep gülersin falan'. Asık suratlı olmak, kötümser olmak, sürekli b

" İYİ GÜNLER VE TUTKUYLA YAŞAYIN! "

  Kişisel Gelişim kitaplarını ayırırken kitaplıkta "Tutkuyla Yaşamak" diye bir kitap buldum. Peter L. Hirsch'e ait.  Ne zamandan kalma bilemedim, ama oldukça eski bir tarihte aldığımı hatırlıyorum. 10 yıllık vardır belki. Hayal meyal okuduğumu da hatırlıyorum, sonuna az kala bırakmışım. Çok sevmiş olsam, ne yazdığını hatırlamasam bile, severek okuduğumu hatırlardım. Roman gibi okumuşum anlaşılan. Bugün şöyle bir göz gezdirdim, kitap oldukça ilgimi çekti. Kitap durup dururken değişmediğine göre, benim hayata bakışım değişti demek. E bu iyi bir şey  :-) Bir yazım var, yakın zamanda yazdığım  ' Mutluluk Ne Tarafta? ' Mutlu olmanın bir şeylere tutku duymakla alakalı bir durum olduğunu anlatıyor. Aşağı yukarı 10 yıl önce zorla okuyup sonuna gelemediğim  kitap, bu yılki farkındalıkla okunmuş olsaymış keşke, değil mi?     Kitaptan bir söz:. "Yaşam taşlı bir yol gibidir. İddia ise, onun sizi bu yolda ufalayıp toz haline gelmenize izin vermezken  sizi

BAYRAM FIRTINASI

  Bayramın 3.günü uyandığımda fırtınada sahile vurmuş gibi hissettim. Bir gün önce denize gidip, yüzüp-güneşlenince, ani geçiş şaşırttı :-) Güne fasülye ve bamya ayıklayarak başladım, sarma sardık, evdeki sökük olan şeyleri dikerek bitireceğimi düşünüyordum ki neyse olmadı. Gerçi sebze ve balık ayıklamayı severim. Terapi gibi gelir bana. Özellikle bamya, mantar. Tuhaf olduğumu düşünürdüm bu yüzden, değilmişim değilmişim :)  Elif Şafak'ın bir yazısını okumuştum, Hindistan da da bu yöntem kullanılıyormuş. Onlar pirinç ayıklıyormuş :) Neyse,  Allah huzur içinde yatırsın anneannem gibi hissettim o gün  :) Boş durmayı hiç sevmediği için, yapacak bir şey bulamazsa dolaptaki pirinç, mercimek vs. ayıklar kaldırırdı, dikilecek-tamir edilecek şeyleri dikerdi. Benzetme şakaydı tabi, onun kadar çalışkan hiç bir zaman olamam. Hava kötü olduğu için dışarı da çıkamadım, apartmandaki teyzelerden birkaçını ziyarete gittik. Yaşlıları da severim, hoşuma gitti. Hep sözü geçen 'eski ba

O ZAMANLAR HERKESİN KALBİ TEMİZ BİR SAYFA GİBİYDİ :-)

Dün gece 01:00 gibi birden uyandım,  epey bir süre uyuyamadım.. uyanınca kalkıp bir şeyler yapma adetim yoktur, döne döne yorulup uyumaya çalışırım.  Aklıma ortaokul yıllarında tuttuğumuz hatıra defterleri geldi. Ben hala saklarım. 'Bana kalbin kadar bu temiz sayfa....' diye başlardı herkes, ben de aynı cümleyi kullanmışımdır kaç defa kimbilir. O zamanlar herkesin kalbi temizmiş demek :-) fesatlık-kıskançlık vs..vs.. sonradan olmuş hep :-) Hatıra defterime bir arkadaşım benim için 'çok konuşmaman hem iyi hem de kötü özelliğin olabilir' yazmış. Eskiden konuşmaya utanırdım hatırlıyorum, her durumda kıpkırmızı olurdum. Biri bir şey der, ben sonrasında 'keşke şunu da deseydim, bunu niye demedim' diye üzülürdüm.  Bununla ilgili sevdiğim bir karikatür vardır hatta, ekleyeceğim onu da;  :-)  Neyse Antalya'ya geldim de rengim biraz değişti, kızardığım çok belli olmuyor, artık rahat rahat konuşabiliyorum :-)     

GÖKKUŞAĞI

        Kaç rengimiz var bizim? Ne kadarını yansıtabiliyoruz? Farkında mıyız renklerimizin? Diyelim ki farkındayız: Ne kadar anlatabiliyoruz kendimizi?     Kendini anlatma kısmı ne derece gerekli düşünüyorum bir yandan yazarken.... seni veya beni anlamak isteyen tek bir renge mi takılır? tamamını öğrenmek istemez mi zaten? bence ister...ya da istemeli...kendini anlatma gereksiz bir çaba...olsa da sade ve anlaşılır ve net  bir insan olmak- o da ayrı bir yetenek, meziyet... Bir de şöyle bir durum var. Kendi renklerimizle yaşamayı öğrenme..Bunu bilmiyorsak, başkalarının renklerinden daha fazla etkileniyoruz...hem iyi hem de kötü anlamda...herhangi bir durum karşısında, bir şeyler istediğimiz gibi gitmediğinde dayanıksız bir ağaç gibi sallanıveriyoruz en küçük rüzgarda...Karşımızdaki (dost-arkadaş-sevgili vb..) bize iyi davranırsa iyi, kötü davranırsa kötü hissediyoruz. Umursamadığında bizi sevdiklerimiz alıngan ve kırılgan oluyoruz.. Kendi renklerimizle yaşamayı öğrenmek bu se

HEP ÖYLE KAL!

Hayal ettiğimden daha daha güzel bir yermiş, gördüğüm etkinlik fotoğrafları eksik kalmış ...muhteşem bir rengi var gölün.. Maviden laciverte...berrak...Güzel bir şarkı, motive edici bir yazı, samimi-içten gülümseyerek bakan bir çift göz gibi..Nasıl görmek isterseniz öyle görebilirsiniz... Göl gibi düşünürseniz göl, deniz gibi düşünürseniz deniz.. Ve umarım; hep öyle asi, hep öyle cezbedici,  hem gerçek hem de  rüya gibi kalırsın Salda! (13/10)  

HAYALLERİMDEKİ KADAR GÜZEL MİSİN SALDA?

Yarın Salda Gölü'ne gideceğim. Fotoğraflarını ilk gördüğümde hayran kalmıştım, Patika ile onun sayesinde tanıştım. Sonrasında grubu sevdim ve onlarla yürümeye karar verdim. Bembeyaz kumlar, mavi berrak, durgun bir su, tropik adaların kumsallarını andırıyor. Fotoğrafları öyle hatırlıyorum, beklentim yüksek gidiyorum, umarım hayallerimdeki kadar güzel bir yerdir... Pamukkale'yi görme isteğimi hatırlattı bana, bu Salda'yı görme merakım. Çocukluğumda televizyonda gördükçe, mutlaka görmeliyim diye geçirirdim içimden hep, içim giderdi. 14 yaşımda, teyzem sayesinde görme fırsatım oldu. Nasıl heyecanlıydım gideceğim için,  hala hatırlarım. Umduğum gibi bulmuştum, pamuk gibi bembeyaz, her yerden akan şifalı sular, muhteşemdi...Sonra 20 yaşımda tekrar gittim; ikinci sefer gidişimde çok büyük bir hayalkırıklığı yaşadığımı hatırlıyorum. O saflık, temizlik, beyazlık yok, suları kesmişler, belli saatlerde akıyordu. Göl hakkındaki duygularımı gölü gördükten sonra yazmaya karar