Ana içeriğe atla

Kayıtlar

İNSAN İNSAN

Hemen hemen hepimiz mutluluk üzerine pek çok yazı okuduk, filmler- videolar izledik ve kitaplar okuduk. Düştük, kalktık, bir daha düştük, nefes aldığımız sürece döngü bitmiyor. Tutkulu yaşamanın mutlulukla ilişkisine inanırım. Tutkuyu canlı tutmak için de yine motivasyona ihtiyacımız var 💪Bir Ted konuşması izledim, bir mutluluk araştırmasından bahsediyor, uzun süren bir araştırma.  724 erkek üzerinde yapılan, 75 yıllık bir araştırma, 724 kişinin 60'ı hala hayattaymış. Araştırmaya katılan erkeklerin sosyal konumları farklı farklı. Bu araştırma sadece ankete dayalı değil, belli zamanlarda, her birinin yaşadığı ortama gidip aileleri ile görüşülüyor, ilişkileri, sağlıkları (kan testi, beyin taraması) vs.vs. çok kapsamlı. Bu arada sadece erkekler üzerinde neden yapılmış ki 😏bu durum kadınları da aynı şekilde etkiler. Konuşmada geçen cümle "75 yıllık araştırmadan aldığımız en net mesaj şudur. İyi ilişkiler bizi daha mutlu ve sağlıklı tutar. Bu kadar." İçten ve sağlıklı ilişk
En son yayınlar

ÜZÜNTÜ&MUTLULUK

 Davetsiz felakete gideriz; ama davetsiz mutluluk paylaşmayız! (?) Sevdiğim bir arkadaşımla yine arkadaşlıklar üzerine sohbet ediyorduk. Görüşmeye ara verdiği bir arkadaşından bahsediyordu, kız bunu ağlama duvarı gibi kullanıyormuş, başkalarıyla gülüp eğlenip, onunla sürekli melankolikmiş. Ben de acaba seni yakın hissettiği için olabilir mi dedim. O da, gülmek de ağlamak da eşit duygular, ikisi arasında baktığında bir fark olmamalı, dedi. Düşününce hak verdim, ikisi de içten duygular. Benim de görüşmeye ara verdiğim böyle bir arkadaşım vardı. Tanışıklığımız uzun bir süre olmamasına rağmen sürekli onu motive etmekten yorulmuştum. Ben onun psikoloğu değildim ki, başkalarıyla gülüp eğlenirken benimle sürekli ağlıyordu,, onunla görüştüğüm zaman benim de modum düşüyordu, mesafe koymuştum samimiyetimize.(bunu bilnçli yapmamıştım gerçi, farklı sebeplerden kızmıştım ona). Ara ara hep aklıma gelir bu konu, ne zamandır yazmak istiyordum. Yaşam seyahatimiz boyunca kimileriyle küseriz, kimileri il

KASITLI KÖTÜLÜK İFLAH OLMAZ

 Geçenlerde The I-land diye bir dizi izledim. Yorumlara baksaydım izlemezdim sanırım; ama ben diziyi beğendim, Lost'un tamamını izlememiştim ona benzerliğinden bahsetmişler, benziyor da tabi ki Lost çok daha güzeldi. Aslında The I-Land dizisinin fikrini sevdim.  3-5 yıldır iyilik ve kötülük üzerine düşündüğüm bir şeyi hatırlattı. Bir insan size yanlışlıkla kötülük yaptıysa, üzdüyse bu insan affedilebilir, sonucun size zarar vereceğini düşünememiş olabilir, kasıt yoktur,.vs.vs. Bunun tersi, kötülük kasıtlı ise, bile isteye yapıldıysa; emin olun ki bu insan pişman olmaz (istisnalar kaideyi bozmaz) ve fırsatını bulduğu ilk fırsatta size daha beterini yapar. Tecrübe ile sabittir. 😉Kaçın, kaçın, kaçın! Değişik sektörlerde çalıştığım için iki iş yerinde böyle insan modeline rast gelmişliğim var 😏Her ikisinin de ortak noktası biraz hasta ruhlu olmalarıydı ve kıskanç karakterleriydi. İlk bahsettiğim daha bilindik ortalık karıştıran tiplerden. Sonra denk gelen tam bir psikopattı. Şansım i

BENDEN BOB OLUR MU?

Geçen yıl bu zamanlar, neredeyse hepimizin farklı hayatları, planları, hayalleri vardı. Yeni yıl, yeni hedefler vs. hepsi masal gibi geliyor şimdi😌 Pandemi bize bugüne değer vermeyi öğretti, kafamıza vura vura. Geçen yılbaşı kendimce bir istek listesi yapmıştım, hedef, plandan farklı bir liste. Gerçekleşmeyecek sandığım oldu, gerçekleşmesi gerekenler olmadı, var olan elimden gitti :) Bu istek listesini maddi konularda yaparım, unutmayayım aklımda olsun diye ve hep kısa zamanda da alırım. Listeye inanırım 😏 Bu yıl basit bir istek listesi yaptım yine, detaylandırmaya üşendim; bakalım nasıl olacak🙇 Geçen yıl listemde iş ile ilgili bir şey yoktu, zaten sevdiğim bir işim var diye yazmaya gerek duymamıştım, yazmak gerekmiş. 1 Nisan'dan beri işsizim virüs sebebi ile. Mart ayından beri bol bol kitap okuma fırsatım oldu, yürüyüş yaptım. Gün doğumlarını denizde karşıladım yaz boyu, hep özendiğim ve vakit ayıramadığım bir şeydi. Yaz mevsimi bitince yürüyüşler devam etti. Hep resim yapmak i

KALBİMİ DUY

Geçenlerde not almışım, niyet okumak, kalbini duymak diye. Hayatımızda kaç kişi vardır ki? Düşününce, "ooo bi yığın arkadaşım, dostum var" dediğinizi duyar gibiyim. Ben de ilk aklıma geldiğinde, çok olmalı demiştim; ama bunu yine aklıma getiren de olmamasıydı belki de.. Farklı durumlarda, farklı farklı kişilerin kalbimi hissettiği durumlar olmuştur. Ama bunu aynı kişi herzaman yapamıyor. İnsanız ve içimizde bir yerlerde, çok yaşamasını tercih etmesek de şüphe tohumları saklıyoruz. Berrak olmak, içi dışı bir olmak kulağa güzel geliyor. Gizem ve entrikadan hoşlanmayan biri olarak, niyetin ortada olmasını tercih etmişimdir hep. Bu yüzden patavatsız olarak tanımladığımız kişileri çok severim 🙂. İnsanların karanlık bir tarafları da var. Kendini dinlemek, ışıklarını söndürüp dinlenmek, yenilenmek, kaçmak vb. sebeplerden karanlığa çekilebiliyoruz. Böyle durumlarda da berrak tarafımız karanlıkta kalıyor. Yazarken farkettim ki, "ben de herzaman kalbini duyamayabiliyo

SEN KİMSİN?

Az önce bir sitede gezinirken, Kürk Mantolu Madonna kitabı geldi aklıma. Kitabı okuyanlar Raif Efendi'yi bilir onun günlüğünde yazdıklarını okuyana kadar, onu içine kapanık, silik, ekmek kavgasında biri olarak tanırız.   Baktığım sitede de, yazıları yazanların fotoğrafları vardı, ilk baktığımda sıradan fotoğraflar gibi geldi. "Aa bu çocuk mu? bu adam mı yazmış" dedim. Sonra merak ettim, yazılarına bakayım, dedim. Yazıları okuyunca fotoğraflarla aramda duygusal bir bağlantı oluştu, o insana başka bir gözle bakmaya başladım. Yazıyı yazan insan o fotoğraftakiydi işte, o cümleleri kuran, özlemleri olan, hayalkırıklıkları yaşayan, anıları olan, hikayesi olan bir insan.. Tanıştığımız ya da uzun zamandır tanıdığımız aslında sadece tanıdığımızı sandığımız birçok insanda da böyle değil mi? Mesela ben herkesle herşeyini paylaşmayı çok sevmeyen biriyim, merak edenlerle değil, değer verenlerle daha yakın arkadaşlıklar kurmayı tercih ederim. Bu sebeple de bazılarına göre h

BİR KİTAP&BİR ANI - KİŞİSEL DİRENİŞ KİTABI (ENVER AYSEVER)

Edebiyat ne işe yarar? "Faili belli olmayan ve herkesin bildiği sırrı, açıktan söyleyendir edebiyat!"  (Kırmızı Pazartesi'denmiş, ben okumadım, yazarımız bahsetmiş) Bir ara kitap özetlerimi bir site için yazıyordum, makale yazarı arkadaşlarımdan biri, makalesini yazdığı kitabın yazarı ile röportaj yapmıştı. Röportaj hiç bilmediğim bir konu; ama ben de heveslendim birden. İlk aklıma gelen de Enver Aysever olmuştu. O sıralar Bu roman O Kız Okusun Diye Yazıldı 'nın makalesini yazmıştım, twitterdan da yazarı takip ediyorum, uğraşmıştım ama dikkatini çekememişti makalem. aykiriakademi.com'dan kendisine bir mail attım, sitemizden bahsettim, makalemin linkini gönderdim, kendisi için küçük, sitemiz için büyük fark yaratacak bir şey olduğunu yazdım. Ne kadar zaman geçti hatırlamıyorum, asistanı Aslı Hanım'dan mail geldi, Enver Aysever'in ertesi gün Nazım Kültür Merkezi'nde olacağını, 12:00'de yarım saat bana vakit ayırabileceğini ve