Bayramın 3.günü uyandığımda fırtınada sahile vurmuş gibi hissettim. Bir gün önce denize gidip, yüzüp-güneşlenince, ani geçiş şaşırttı :-)
Güne fasülye ve bamya ayıklayarak başladım, sarma sardık, evdeki sökük olan şeyleri dikerek bitireceğimi düşünüyordum ki neyse olmadı. Gerçi sebze ve balık ayıklamayı severim. Terapi gibi gelir bana. Özellikle bamya, mantar. Tuhaf olduğumu düşünürdüm bu yüzden, değilmişim değilmişim :) Elif Şafak'ın bir yazısını okumuştum, Hindistan da da bu yöntem kullanılıyormuş. Onlar pirinç ayıklıyormuş :) Neyse, Allah huzur içinde yatırsın anneannem gibi hissettim o gün :) Boş durmayı hiç sevmediği için, yapacak bir şey bulamazsa dolaptaki pirinç, mercimek vs. ayıklar kaldırırdı, dikilecek-tamir edilecek şeyleri dikerdi. Benzetme şakaydı tabi, onun kadar çalışkan hiç bir zaman olamam.
Hava kötü olduğu için dışarı da çıkamadım, apartmandaki teyzelerden birkaçını ziyarete gittik. Yaşlıları da severim, hoşuma gitti. Hep sözü geçen 'eski bayramlar' gibi bir gündü. Internet de arızalandı o gün, öyle çok girmiş ki hayatımıza, elektriğin olmaması gibi bir şey. Oyuncağı elinden alınmış çocuk mutsuzluğu çöküyor insana. Teknoloji hayatımızı kolaylaştırıyor doğru; ama eskiden insanlar daha az şüpheci, daha azla yetinir, imkansızlıklardan güzel sürprizler yaratırdı sanki?
Yorumlar
Yorum Gönder