Ana içeriğe atla

BİR KİTAP - ELİF



“Küçük Elif daima beklenmedik bir anda zuhur eder. Sokakta yürürken, bir yerde otururken….Kendine bile açıklayamadığın bir şeyleri anlamakta olduğunu bilirsin. Büyük Elif, aralarında çok güçlü bir bağ bulunan iki veya daha fazla kişinin tesadüfen Küçük Elif’te bir araya gelmesiyle zuhur eder. İsa başlangıcı ve sonu tarif ettiğinde, Elif zamanın dışında kalandır."

Bir partiye gittiğinde, salonun bazı yerlerinde kendini daha rahat hissedersin. Bu örnek Elif’i açıklamak için biraz zayıf kalıyor; ama ilahi enerjinin akışı herkes için farklıdır. Eğer partide doğru yeri bulabilirsen enerji sana canlılık ve güven verir. Bazen Elif noktasından geçen biri, orayı gayet iyi tanıyormuş gibi tuhaf bir hisse kapılır. Fakat durup uzun boylu düşünmeyeceği için bu his çok geçmeden kaybolur.”


Paulo Coelho, kitabı en çok dile çevrilmiş yaşayan yazarlardan biri olarak Guinnes Rekorlar kitabına girmiş birisidir. Kitaplarından Simyacı, tarihte en çok satan kitaplardan biri olmuştur. Eleştirmenler kendisi için ‘Bakırdan altın üretebilmeyi başarmış ilk Simyacı’ tanımlamasını kullanıyor. Zorlu geçmiş bir yaşam öyküsü vardır. Romanlarında da yer yer izleri görülmektedir. Yazar olma arzusu, çocukluktan gelen bir şeydir ve ‘Yazmak, neşe ve coşkuyla yapılan herhangi bir işten farklı değildir’ fikrini savunuyor. Coelho’nun güncel tuttuğu bir bloğu bulunmaktadır. Yazarımız, Trans Sibirya yolculuğunu da gerçekten yapmıştır. Romanın ise ne kadarı gerçek, ne kadar kısmı kurgu bilmiyorum; fakat meraklılarını saracak bir hikaye olduğu kesin. 


“Bazen kendimize yabancılaşmaya ihtiyaç duyarız. İşte o zaman ruhumuzda saklı olan ışık, görülmesi gereken neyse onun üzerine düşer.”


Yazarımız seyahat etmenin, para işi değil, cesaret işi olduğunu savunuyor. 59 yaşında, manevi yolculuğunda tıkandığı bir dönemde, en yakın dostu-mürşidi J.’nin ‘Kendini yollara vur’ demesiyle, hikayemiz başlıyor. 


“J. bana yeni bir şey öğrettiğinde, belki de dağın doruğuna ulaşmak için son adımdır bu, derim kendime, yüreğimdeki senfoniyi tamamlayacak son nota..”


Bir kitap fuarında, kendisini davet eden tüm yayıncıların davetlerini kabul eder. Rus yayıncılardan birine, Trans Sibirya demiryolu yolculuğunu organize etmesi şartı ile gelebileceğini söyler. Rus yayıncı kabul eder. Trans Sibirya demiryolu hattı tüm dünyadan trenseverlerin hac yolu gibidir. Moskova'dan başlayıp, Vladivostok'ta son bulan dünyanın en uzun trenyolu rotalarından birisidir. Kitabımızın diğer kahramanı, bir Türk kızı Hilal’dir. Çok yetenekli bir keman sanatçısıdır. Hilal, Coelho’nun Moskova’da kaldığı otele gider. Onun yolculuğa çıkacağını bilmektedir. Der ki: "Bloğunu okurken benim için yazdığını anladım. Yardıma ihtiyacın var biliyorum. İlk kitabını okuduğumda içimden bir ses, benim için kutsal bir ateş yaktığını söyledi, günün birinde borcumu ödeyecektim." Coelho, yolculukla ilgili düşündüklerini bloğuna not etmektedir. 

Hilal, saçmalayan bir deli midir? Dikkat çekmeye çalışan bir genç kız mı? Coelho yolculuğuna onu kabul edecek mi?

“Kalbimiz niye var olduğumuzu bilir ve ancak tevazu sahibi olanlar bunu kabul edebilecektir. Kalple söyleşmek zordur; ama şart mıdır? Mühim olan inanmak, işaretleri takip etmek, kendi menkıbemizi yaşamaktır.

İradeleri çok güçlü olan kadınlar ve erkekler genellikle yalnızdırlar, çünkü dışarıdan soğuk bulunur; Çoğu insan Monica’yı biraz soğuk bulur, ama bunun gerçekle hiçbir ilgisi yoktur.Onun kalbinde kafede buluştuğumuz günkü kadar harlı, gizli bir ateş yanar hep. Başına ne gelirse gelsin, Monica şevkini asla kaybetmez.”

Dikkat çeken karakterlerden biri de Yao. 70 yaşlarında, Çin’de doğmuş ve ölen eşi ile irtibatını devam ettirmeye çalışan biridir. Yolculuk sırasında Coelho’ya rehberlik yapar. Yazarımız zihnini arındırmak huzur bulmak için, Yao ile zaman zaman Aikido yapar. 

“Huzur peşinde koşmak ışık ve sıcaklık getiren dua okumaya benzer.

Etrafınızda neyin iyi neyin kötü olduğuna fazla kafa yorarsanız, kendi ruhunuzu ihmal edersiniz, başkalarını yargılamak için harcadığınız enerji sizi tüketir.”


“Geleneğin dediğine bakılırsa, her birimiz var oluşumuzun gerçek sebebini, ölmeden bir saniye önce anlarmışız. Cennet ya da Cehennem, işte o an doğarmış. Cehennem, o kısacık anda geriye bakıp, hayat denen mucizeye anlam katma fırsatını kaçırmış olduğumuzu anlamakmış. Cennet ise o an, ‘Hatalarım oldu, fakat hiç korkaklık etmedim. Hayatımı yaşadım, ne yapmam gerekiyorsa yaptım.’ Diyebilmekmiş.

Felsefe içerikli, kurgu mu? gerçek mi? ayırt edilemeyen kitapları seviyorsanız, reenkarnasyona ilgi duyuyorsanız ve hala Elif’i okumadıysanız, en kısa zamanda okumalısınız. Belki de, okuduktan sonra tekrar okumak isteyeceksiniz..


Kitabın Künyesi:

Kitabın Adı: Elif

Yazarı: Paulo Coelho

Yayınevi: Can

Sayfa Sayısı: 247

Çeviren: Saadet Özen




















































Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR KİTAP - ROMANTİKA

Size Romantika’yı anlatmaya çalışacağım desem, umursamayacaksınız, biliyorum. Şu Çılgın Türkler’in yazarı, Turgut Özakman’ın yazdığı bir kitap dersem? Turgut Özakman’dan romantik bir aşk hikayesi. İlk basım tarihi Ocak 2000, benim okuduğum ise yedinci baskısı. Yaklaşık beş yıldır aklımda; ama bir türlü alıp okuyamamıştım, hep araya başka kitaplar girdi, unuttum. Romantika, yazarımızın ikinci kitabıdır. Yazarımızın, Diriliş-Çanakkale, Cumhuriyet-Türk Mucizesi gibi çok değerli kitapları bazı kitaplarındandır. 28 Eylül 2013’te, 83 yaşında vefat etmiştir. Geçen yine farklı bir kitabı almak için gitmiştim, yokmuş, rafta Romantika’ya takıldım, aradığım kitap da yoktu, demek bu kitabı okuma zamanım gelmişti. Elime aldım, sayfalarını çevirdim, beni saracak gibi hissettim, kitap kapağı da çok güzel. Kabartma şeklinde iki kelebek.  Hikayeyi romanımızın kahramanı Doğan Hoca’nın kızı Şirin’den dinliyoruz. Doğan Hoca 1960’lı yıllarda, sanat tarihi kürsüsünde aydın bir doçenttir. Sağ-sol çat

BİR KİTAP - KORKU - OSHO

Osho’yu bilmeyenimiz yoktur. Daha çocuk denecek yaşlarda, başkaları tarafından ezberletileni kabullenmektense, kendi gerçekliğini deneyimlemeyi tercih etmiştir. Kendisi ‘Asi Ruh’ olarak da anılıyor. 1931 yılında Hindistan’da doğmuştur. Tüm Hindistan’ı dolaşarak, tutucu din adamlarına meydan okumuştur. Hiçbir geleneğe ait olmadığını söyleyen Osho’nun, öğrencilerine ve dünyanın her yerindeki sevenlerine yaptığı konuşmalar otuzdan fazla dile çevrilmiş, altı yüzden fazla cilt halinde yayımlanmıştır. 1985 yılında yılında göçmenlik yasalarını ihlal etmek suçlamasıyla gözaltına alınmış ve bu sırada yavaş yavaş zehirlendiği söylenmiştir. Osho, Doğu’nun meditasyon teknikleri ile Batı’nın terapi yöntemlerine yepyeni bir bakış açısı getirmiştir. Toplum, din, politika, felsefe, psikoloji ve insanın varoluş ilişkisini ele alan Osho, bu konularda ileri sürdüğü oldukça cesur ve kalıpları kıran savları, söylemleri ve iddiaları ile birçok otoritenin tepkisini çekmiştir. Bazen dine karşı bazen dinin

"BOŞ KAYIK"

Karşı kıyısına geçiyorsa insan bir ırmağın Ve kendi sandalına boş bir kayık çarparsa, Aksi bir insan olmasına rağmen Çok öfkelenmeyecektir. Ancak kayıkta bir insan görürse Uzak durması için bağıracaktır ona. Feryadı duyulmazsa, tekrar bağıracaktır, Ve bir daha ve lanet okumaya başlayacaktır. Ve bunların hepsi kayıkta biri olduğu için. Eğer kayık boş olsaydı, Bağırmayacak ve öfkelenmeyecekti. Boşaltabilirsen kayığını Dünya ırmağını geçerken, Kimse sana engel olmayacak, Kimse sana zarar vermeye çalışmayacaktır.                                                     OSHO Bu şiiri ilk okuduğumda çok sevmiştim, bugün bir dostum, Osho'nun 'Boş Kayık' kitabından bir şey paylaşmış, onu okuyunca, hemen aklıma bu şiiri geldi. Okuyunca tekrar sevdim, hatta daha çok sevdim. İnsanın, bazen bazı şeyleri anlamlandırışı, yorumlayışı, zaman içerisinde değişebiliyor.