Ana içeriğe atla

BİR KİTAP - BU ROMAN O KIZ OKUNSUN DİYE YAZILDI



                                Sevgiliyi bulmak mı zor? Sevgiliyi kaybetmek mi? 

                     “Bazı ‘an’lar vardır, koca bir öykünün sırrı onlarda gizlidir sanki.”


Sonbahar yaprakları vardır hani, sarı, turuncu, kırmızı ve tonları. Sıcacıktır renkler, içiniz ısınır. Sanki yarım kalmış duyguların ve aşkın rengidir mevsim. Kitabın şiirsel anlatımı, verdiği yoğun duygu, güçlü-narin bir iki kol gibi sarıyor bizi. Eğer kitapların bir okuma mevsimi var ise Bu Roman O Kız Okusun Diye Yazıldı tam Sonbahar’a yaraşır bir kitap olmuş. 

Yazarımız Bir An Bin Parça romanıyla 2007 Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanmıştır. Kendisinin yazıp-yönettiği Aykırı Kumpanya adlı gösterisi vardır. İlk yayımlanan kitabı, Geç Kalmış Romantik isimli öykü kitabıdır. Bir televizyon kanalında Aykırı Sorular adlı programı sunmaya devam etmektedir.

Yazarın okuduğum ilk kitabı. Sosyal medyada da kendisini takip ediyorum. Romanının adı ilgimi çekmişti. Akıcı bir dille yazılmış. Kitabın kapak resmi de güzel olmuş. Yazarımızın isminin yanına çizilen kemik çerçeveli gözlüğü de, hemen kendisini hatırlatıyor. Kitabı okurken, iki genci ve hissettiklerini anlatımıyla yaşatıyor size yazar. Enver Aysever’in okuduğum bir röportajında dikkatimi çeken bu kısıma cevap buldum. “Roman tamamen kurmaca; ama duygular dibine kadar gerçek” diyor. 

Keman çalan Eda ile gitar çalan kahverengi pardösülü gencin hazin hikayesi. Kahverengi pardösülü genç ya da gitarcı diye anlatacağım; çünkü erkek kahramanımızın adı bu şekilde geçiyor kitapta. Kitapta dikkatimi çeken bir diğer konu da yazarın İstanbul’u anlatımı oldu. Şiirsel bir dille yazılmış olan romanda, sıkça İstanbul geçiyor gözlerimizin önünden. Bilmediğim sokaklarında geziyor, bilmediğim mahallelerini özlüyorum okurken. 80-90 yılları arasında geçiyor hikaye. Devrimci gençlerin mücadelesine de değinilmiş kısaca. Kahverengi pardösülü genç, Eda’yı ilk fark ettiğinde, onun kendisini silik bulacağından korkmuştur. Komşudurlar, okula giderken durakta sık sık karşılaşırlar. Eda çok güzel aynı zamanda asi, özgürlüğüne düşkün biridir. Gitarcı arkadaşlarıyla bazı akşamlar barda sahneye çıkıyor. Eda ile yakınlığı da bu sayede kuruyor. Eda’nın kendileriyle programa çıktığı bir akşam saldırı oluyor ve gitarcı kahramanlık yaparak kızı korumaya çalışıyor. Özgür ve asi ruhlu Eda, normalde gülünç bulduğu bu durumdan ve gitarcıdan çok etkileniyor ve ona bir mektup yazıyor. Mektup birine kendini özel hissettirecek cümlelerle doludur.

“..Mektup sözdür. Söz tehlikelidir. Mektup bir resimdir. Yüreğin içinden süzülür, aklın denetiminden geçer ve tüm bedeni açığa çıkarır…”

Genç kızın Yahudi, erkeğin ise Müslüman olmasının bir aşkı nasıl ve ne kadar etkileyebileceğini okuyarak öğreniyoruz. Cemal Süreya’nın şiirlerine yer verilmiş sıkça. Kahverengi Pardösülü Genç’in Kahverengi Pardösülü Adam’a dönüşmesinin ve İstanbullu bir aşkın hikayesi.


“Ayrılık sözleri yakışmaz İstanbullu aşka

Seni bana getirdi dizelerle Cemal Süreya

Bu mektup o kız okusun diye yazıldı

Bu şarkı o kız söylesin diye yapıldı.”



Yazar: Enver AYSEVER 


























Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NASIL BULMAK İSTİYORSAK ÖYLE BIRAKALIM

Bugün Aktif Felsefe Derneği ile çevre temizliği yaptık. 27 kişiymişiz, fena bir sayı değil aslında, çevre temizliği etkinliği olduğunu düşünürsek. İlk başta bir şey yok gibi gözüküyordu, sonra bir baktım traktörde bir çöp yığını oluşmuş torba torba. İnsanlar neler neler atmışlar, acaba bugün bizimle orada olup çöp toplasalardı, tekrar atarlar mıydı? merak ettim... Umursamazlık, nasıl olsa arkadan biri toplayacak, zaten bizden önce de atılmış, vb.gibi düşüncelerle bu saygısızlık yapılıyor. Ben bunu öncelikle kendine saygısızlık olarak görüyorum. Bir de şu var, iş hayatında da çok rahatsız olduğum bir konuydu. İnsanlar tek tek çok iyi; ama bir araya geldiklerinde korkunç olabiliyorlar. Ortak kullanım alanlarının kullanımı konusunda da bu geçerli..Evinde hijyen hastası kesilen biri, ortak kullanım alanlarını kullanırken inanılmaz davranıyor. Kendi yaptığının anlaşılmayacağı rahatlığı mı? yoksa başka biri temizleyecek nasılsa mantığı mı? ya da her ikisi..  Sınırlı bir alanı temiz...

KASITLI KÖTÜLÜK İFLAH OLMAZ

 Geçenlerde The I-land diye bir dizi izledim. Yorumlara baksaydım izlemezdim sanırım; ama ben diziyi beğendim, Lost'un tamamını izlememiştim ona benzerliğinden bahsetmişler, benziyor da tabi ki Lost çok daha güzeldi. Aslında The I-Land dizisinin fikrini sevdim.  3-5 yıldır iyilik ve kötülük üzerine düşündüğüm bir şeyi hatırlattı. Bir insan size yanlışlıkla kötülük yaptıysa, üzdüyse bu insan affedilebilir, sonucun size zarar vereceğini düşünememiş olabilir, kasıt yoktur,.vs.vs. Bunun tersi, kötülük kasıtlı ise, bile isteye yapıldıysa; emin olun ki bu insan pişman olmaz (istisnalar kaideyi bozmaz) ve fırsatını bulduğu ilk fırsatta size daha beterini yapar. Tecrübe ile sabittir. 😉Kaçın, kaçın, kaçın! Değişik sektörlerde çalıştığım için iki iş yerinde böyle insan modeline rast gelmişliğim var 😏Her ikisinin de ortak noktası biraz hasta ruhlu olmalarıydı ve kıskanç karakterleriydi. İlk bahsettiğim daha bilindik ortalık karıştıran tiplerden. Sonra denk gelen tam bir psikopattı. Şan...

"ZAMANIN İKİ BOYUTU VARMIŞ..."

Amanın yeni sene de almış başını gidiyor. Klasik bir cümle gibi olacak; ama yaşadığımız An'ların, ama gerçekten yaşadığımızı hissettiğimiz An'ların kıymetini bilmek gerek. Mutlu olmak için bir otobüse binmedik, 2 durak sonra inip Mutluluk'a ulaşmayacağız. Yol boyu izlediğimiz manzara kadar mutlu olacağız. O sebeple bu olsun-şu olsun mutlu olayım diye kendimizi şartlandırmamalıyız.  "Yaşamda, endişelerin %90'ı yersizmis~!" Yaşamak çok güzel de yarın ya da belki az sonra ölmeyeceğimizi biliyor muyuz? Öyleyse bu fani dünyada, önemli olan, 'önemli olmak değil değerli olmak, değerli hissetmek'. Bir de "Sene değişti, insanlar değişmedi, durumlar değişmedi falan filan...." diyorlar ya hani, ee o zaman biz değişelim bir zahmet! :-)