Ana içeriğe atla

SİDDHARTHA ÜZERİNE BİRKAÇ NOT



"Anlamını çıkarmak istediği bir yazıyı okuyan biri, işaretleri ve harfleri küçümsemez; yanılsama, rastlantı ve değersiz bir kabuk diye bakmayıp, okur, inceler ve sever onları.."

Canımız sıkkın olduğunda gitmek isteriz, Boşluğa düştüğümüzde, beklenti içinde olduğumuzda, bir şeyleri beklediğimiz sırada gitmek isteriz. Sanırız ki gittiğimizde içimiz ferahlayacak, neyse o eksik yerine oturacak. Gittiğin yerde kendini bulursan, bazı gitmeler öğreticidir.  

Kitabı bir dostumun tavsiyesi üzerine okudum. Okuyalı epey bir zaman geçti, bir türlü yazamadım, ilk okuduğum zamanki duygularla yazmayı seviyorum aslında, kitabın sardığı o görünmeyen şey etrafımı sardığında..o zaman kurduğum cümleler kitapla daha güzel özdeşleşiyor. 


Siddhartha mutsuzdur, bir hedefi vardır. "...arınmış olmak, susamalardan arınmış, istemelerden arınmış, düşlerden, sevinçlerden, acılardan arınmış...Ben olmaktan çıkmak, boşalmış bir yürekle dinginliğe kavuşmak, benliksiz düşünmelerle mucizelere kapıları açmak,."işte buydu hedefi. Yolculuğunun sonuna doğru bir ırmaktan sessiz bir yürekle dinlemeyi, içindeki tutku ve isteklere kulak vermeyi öğreniyor. Kitabın tamamını okuduğunuzda bu kısım tam yerine oturuyor aslında. Beklemek, sabretmek ve kulak verip dinlemek.


Siddartha'nın yaşam yolculuğunu okurken, düşünüyor insan, daha önce doğru bulduklarını..
Toplum olarak öğüt vermeyi çok severiz, bunu çoğunlukla iyi niyetimizden  yaparız. Kendi tecrübelerimize dayanarak, sevdiklerimiz, tanıdıklarımız o sıkıntıları yaşamadan level atlasın isteriz. Ve hatta bunu yaparken baskıcı olabiliyoruz. Tecrübelerimizi paylaşmak güzel tabi; ama mesela benim gittiğim yol, seni benim vardığım yere çıkartmayabilir. Ben o yoldan geçerken öğrendiklerimle, gelişirim, değişirim, büyürüm. Senin bunu yapmana engel olduğumda, senin gelişmene ve öğrenmene de engel olmuş olurum. 

1946 Nobel edebiyat ödülü sahibi Alman yazar Hermann Hesse'nin başyapıtıdır bu roman. "Bu kitapta" der Hesse. "tüm dinlerde, insanların benimsediği tüm inanış biçimlerinde ortak olan yanı, tüm ulusal ayrımları aşan, tüm ırkların, tüm bireylerin benimseyebileceği şeyi yakalamaya çalıştım."


Bu kitabı bitirdikten sonra Narziss ve Goldmund'u aldım. O biraz daha durgun bir kitap, yine kendini yollara vuran, özgür ruhlu Goldmund ve dostu Narziss'in hikayesini anlatıyor. Birbirinden çok farklı bu iki dostun hikayesinde de, yine herkesin gitmesi gereken yolun aynı olmamasına değiniliyor. İkisini de okumayanlar için Siddhartha'yı önerebilirim. 




#Anı #Felsefe #Pozitif #Neşeli #Günlük #Duygusal #Kitap #İnsanlar #Aşk #Dostluk #Arkadaşlık #Sevmek #Yaşam #HermannHesse
#Siddhartha







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NASIL BULMAK İSTİYORSAK ÖYLE BIRAKALIM

Bugün Aktif Felsefe Derneği ile çevre temizliği yaptık. 27 kişiymişiz, fena bir sayı değil aslında, çevre temizliği etkinliği olduğunu düşünürsek. İlk başta bir şey yok gibi gözüküyordu, sonra bir baktım traktörde bir çöp yığını oluşmuş torba torba. İnsanlar neler neler atmışlar, acaba bugün bizimle orada olup çöp toplasalardı, tekrar atarlar mıydı? merak ettim... Umursamazlık, nasıl olsa arkadan biri toplayacak, zaten bizden önce de atılmış, vb.gibi düşüncelerle bu saygısızlık yapılıyor. Ben bunu öncelikle kendine saygısızlık olarak görüyorum. Bir de şu var, iş hayatında da çok rahatsız olduğum bir konuydu. İnsanlar tek tek çok iyi; ama bir araya geldiklerinde korkunç olabiliyorlar. Ortak kullanım alanlarının kullanımı konusunda da bu geçerli..Evinde hijyen hastası kesilen biri, ortak kullanım alanlarını kullanırken inanılmaz davranıyor. Kendi yaptığının anlaşılmayacağı rahatlığı mı? yoksa başka biri temizleyecek nasılsa mantığı mı? ya da her ikisi..  Sınırlı bir alanı temiz...

KASITLI KÖTÜLÜK İFLAH OLMAZ

 Geçenlerde The I-land diye bir dizi izledim. Yorumlara baksaydım izlemezdim sanırım; ama ben diziyi beğendim, Lost'un tamamını izlememiştim ona benzerliğinden bahsetmişler, benziyor da tabi ki Lost çok daha güzeldi. Aslında The I-Land dizisinin fikrini sevdim.  3-5 yıldır iyilik ve kötülük üzerine düşündüğüm bir şeyi hatırlattı. Bir insan size yanlışlıkla kötülük yaptıysa, üzdüyse bu insan affedilebilir, sonucun size zarar vereceğini düşünememiş olabilir, kasıt yoktur,.vs.vs. Bunun tersi, kötülük kasıtlı ise, bile isteye yapıldıysa; emin olun ki bu insan pişman olmaz (istisnalar kaideyi bozmaz) ve fırsatını bulduğu ilk fırsatta size daha beterini yapar. Tecrübe ile sabittir. 😉Kaçın, kaçın, kaçın! Değişik sektörlerde çalıştığım için iki iş yerinde böyle insan modeline rast gelmişliğim var 😏Her ikisinin de ortak noktası biraz hasta ruhlu olmalarıydı ve kıskanç karakterleriydi. İlk bahsettiğim daha bilindik ortalık karıştıran tiplerden. Sonra denk gelen tam bir psikopattı. Şan...

"ZAMANIN İKİ BOYUTU VARMIŞ..."

Amanın yeni sene de almış başını gidiyor. Klasik bir cümle gibi olacak; ama yaşadığımız An'ların, ama gerçekten yaşadığımızı hissettiğimiz An'ların kıymetini bilmek gerek. Mutlu olmak için bir otobüse binmedik, 2 durak sonra inip Mutluluk'a ulaşmayacağız. Yol boyu izlediğimiz manzara kadar mutlu olacağız. O sebeple bu olsun-şu olsun mutlu olayım diye kendimizi şartlandırmamalıyız.  "Yaşamda, endişelerin %90'ı yersizmis~!" Yaşamak çok güzel de yarın ya da belki az sonra ölmeyeceğimizi biliyor muyuz? Öyleyse bu fani dünyada, önemli olan, 'önemli olmak değil değerli olmak, değerli hissetmek'. Bir de "Sene değişti, insanlar değişmedi, durumlar değişmedi falan filan...." diyorlar ya hani, ee o zaman biz değişelim bir zahmet! :-)