Ana içeriğe atla

YAZ- YAZ GİBİ




Kürşat Başar'ın Yaz kitabını okumak yaz mevsimine kısmetmiş. Kürşat Başar'ın okuduğum ilk kitabı. Nasıl insanın bilgisi arttıkça, ne çok şey bilmediğini farkediyorsa, aynı durum okumada da geçerli. Okudukça, okumadığın ne çok kitap olduğunu görüyorsun. 

Yaz romanı beni hikayesiyle sarmadı aslında, hikayeyi anlatmaya kalksam sıradan gelebilir size, yazarın anlatım biçimi, içtenliği sardı beni. Diğer romanlarını merak ettim, acaba onlarda da bu tarzı yakalayabiliyor mu insan? Okurken ilk defa bir yazarı merak ettim, onunla tanışmak, sohbet etmek istedim. Yazarın Felsefe okuduğunu öğrendim sonra, bunu içimi ısıtan cümlelerinden anlamış olmalıydım ya.

Yaz mevsimini çok severim, Yaz romanını da sevdim, yok aslında romanı değil, kitaptaki anlatımı, ruhu sevdim, cümleleri sevdim. 



"..Ve bunca yıl sonra itiraf etmeliyim ki gerçek benim sandığım kadar karmaşık değilmiş ve aslında sözcükler onu bozup içinden çıkılmaz hale getiriyormuş.

Çünkü sözcüklerin büyüsüne kapılırsanız, gerçekliği en iyi biçimde tanımladığınızı ve anladığınızı sanırken aslında sıradan bir gerçeğin karşısında sizi şaşkın bırakacak büyük bir yanılsama yaşarsınız. 

Bazı insanların hayatını tek bir sözcük belirler.
Benim hayatımı belirleyen sözcük: Özlem
Eğer dilimizde böyle bir imkan olsaydı, aslında iki sözcüğü birleştirmek isterdim: Hayal ve Özlem."




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEN KİMSİN?

Az önce bir sitede gezinirken, Kürk Mantolu Madonna kitabı geldi aklıma. Kitabı okuyanlar Raif Efendi'yi bilir onun günlüğünde yazdıklarını okuyana kadar, onu içine kapanık, silik, ekmek kavgasında biri olarak tanırız.   Baktığım sitede de, yazıları yazanların fotoğrafları vardı, ilk baktığımda sıradan fotoğraflar gibi geldi. "Aa bu çocuk mu? bu adam mı yazmış" dedim. Sonra merak ettim, yazılarına bakayım, dedim. Yazıları okuyunca fotoğraflarla aramda duygusal bir bağlantı oluştu, o insana başka bir gözle bakmaya başladım. Yazıyı yazan insan o fotoğraftakiydi işte, o cümleleri kuran, özlemleri olan, hayalkırıklıkları yaşayan, anıları olan, hikayesi olan bir insan.. Tanıştığımız ya da uzun zamandır tanıdığımız aslında sadece tanıdığımızı sandığımız birçok insanda da böyle değil mi? Mesela ben herkesle herşeyini paylaşmayı çok sevmeyen biriyim, merak edenlerle değil, değer verenlerle daha yakın arkadaşlıklar kurmayı tercih ederim. Bu sebeple de bazılarına göre h...

NASIL BULMAK İSTİYORSAK ÖYLE BIRAKALIM

Bugün Aktif Felsefe Derneği ile çevre temizliği yaptık. 27 kişiymişiz, fena bir sayı değil aslında, çevre temizliği etkinliği olduğunu düşünürsek. İlk başta bir şey yok gibi gözüküyordu, sonra bir baktım traktörde bir çöp yığını oluşmuş torba torba. İnsanlar neler neler atmışlar, acaba bugün bizimle orada olup çöp toplasalardı, tekrar atarlar mıydı? merak ettim... Umursamazlık, nasıl olsa arkadan biri toplayacak, zaten bizden önce de atılmış, vb.gibi düşüncelerle bu saygısızlık yapılıyor. Ben bunu öncelikle kendine saygısızlık olarak görüyorum. Bir de şu var, iş hayatında da çok rahatsız olduğum bir konuydu. İnsanlar tek tek çok iyi; ama bir araya geldiklerinde korkunç olabiliyorlar. Ortak kullanım alanlarının kullanımı konusunda da bu geçerli..Evinde hijyen hastası kesilen biri, ortak kullanım alanlarını kullanırken inanılmaz davranıyor. Kendi yaptığının anlaşılmayacağı rahatlığı mı? yoksa başka biri temizleyecek nasılsa mantığı mı? ya da her ikisi..  Sınırlı bir alanı temiz...

BİR KİTAP - ROMANTİKA

Size Romantika’yı anlatmaya çalışacağım desem, umursamayacaksınız, biliyorum. Şu Çılgın Türkler’in yazarı, Turgut Özakman’ın yazdığı bir kitap dersem? Turgut Özakman’dan romantik bir aşk hikayesi. İlk basım tarihi Ocak 2000, benim okuduğum ise yedinci baskısı. Yaklaşık beş yıldır aklımda; ama bir türlü alıp okuyamamıştım, hep araya başka kitaplar girdi, unuttum. Romantika, yazarımızın ikinci kitabıdır. Yazarımızın, Diriliş-Çanakkale, Cumhuriyet-Türk Mucizesi gibi çok değerli kitapları bazı kitaplarındandır. 28 Eylül 2013’te, 83 yaşında vefat etmiştir. Geçen yine farklı bir kitabı almak için gitmiştim, yokmuş, rafta Romantika’ya takıldım, aradığım kitap da yoktu, demek bu kitabı okuma zamanım gelmişti. Elime aldım, sayfalarını çevirdim, beni saracak gibi hissettim, kitap kapağı da çok güzel. Kabartma şeklinde iki kelebek.  Hikayeyi romanımızın kahramanı Doğan Hoca’nın kızı Şirin’den dinliyoruz. Doğan Hoca 1960’lı yıllarda, sanat tarihi kürsüsünde aydın bir doçenttir. Sağ-sol...