Ana içeriğe atla

ANTALYA'DA SONBAHAR




Zonguldak ve Eskişehir de yaşadığım yıllar sonbahar ayını sevmezdim. O zamanlar, yağmur, kar-kış, sis gibi hava şartları belirlerdi ruh halimi :) Ciddilik payı olsa da şaka bir yana, deniz mevsimi kısa sürdüğü için sevmezdim. Yaz ortasında bile, yarın denize gideceğiz; ama hava nasıl olur ki diye düşününce. Antalya'da yaşamaya başladığımdan beri sonbahar aylarını çok seviyorum. Özellikle Eylül 15 sonrası, Ekim ve Kasım ayları..herkes evine-köyüne döndüğü için, okullar açıldığı için, sahil sakin, deniz temiz ve berrak, ayrı bir huzurlu oluyor. Geçen yaz ve sonbahar ayları çalışmadığım bir dönemdi, bu fırsatı oldukça iyi değerlendirdim. Sadece deniz konusunda değil tabi..Ekim-Kasım aylarında denize gidip yüzen bir avuç insan kalıyor. Bana onlar, operaya yanında opera seven biriyle gidip izlemiş-dinlemişsin gibi geliyor. Şu an birden aklıma geldi bu benzetme aslında. Operaya çok sık giden biri değilim; ama severim, özellikle canlı izleyerek dinlemeyi. Bir senesi hatırlıyorum, fazla biletim vardı, bir arkadaşımı davet etmiştim, Andersen Masalları'ndan biriydi, adını unuttum.(Deniz kızı hikayesi) Ben sevdim de, yanımdaki arkadaşım uyudu :( Sıkıldı ve uyudu, her hareketinden "Ne zaman bitecek, bitse de gitsek" diye içinden bağırdığını duyuyordum. İşin komiği, kibarlığından, her soruşumda, çok güzel bulduğunu söylemişti :) Ben sevmiş olmama rağmen, yanımda, her an bitmesini beklediğini hissettiğim biriyle izlemekten keyif alamamıştım doğrusu. 

Beachler de gelen az olduğu için, şezlongları topluyor, çok az sayıda bırakıyorlar sonbahar aylarında. Bir sene yine Kasım ayı, sahile inerken merdivenlerde yaşlıca bir teyze, gülerek, nerdeyse coşkulu diyebileceğim bir şekilde, 'İyi günler", diledi. Ben önce bir şey soracağını düşündüm, biraz garipsemiş cevap verdim. Teyze, dedi ve geçti. Oysa ben, bir şey isteyeceğini düşünmüştüm. Öyle alışmışız ki, insanların çıkarsız selam dahi vermemelerine, tanımadığın biri yapınca bunu bir de. İtiraf etmeliyim, utandım sonra düşüncemden. Sahilde teyzeyi tekrar görüp, sohbet etmeyi ve bir şeyleri telafi etmeyi istedim. Arkada bir yerlerde eşi olduğunu düşündüğüm bir amca ile oturuyorlardı ve her yüzyüze geldikleri kişiye, aynı güler yüzle selam verdiler. Rahatsız etmemek için yanlarına gitmedim, şimdi olsa giderdim, ki onlar bundan rahatsız olmaz, aksine hoşlarına giderdi. Eskiden daha mı medeniydik, ne değişti? En basit örnek, sabahları çalışma arkadaşlarımıza kaçımız gülerek bir günaydın diyoruz? Ben yapıyor muyum? Yapmaya çalışıyorum, çok canım bir şeye sıkıldıysa, sessiz sakin gidip oturuyorum masama. Doğru olduğunu savunmuyorum tabi. Bir de ben miyopum, çok yüksek değil; ama astigmat da olunca, çalışırken, kitap vb.okurken mutlaka kullanırım, her zaman gözlük takmıyorum, alışamadım, lens kullandım 3-4 yıl, ona da alışamadım. Yolda sokakta bazen tanıdıklarımı tanıyamama durumları olabiliyor :) Bir de bazen insanlar öyle bir negatif enerji yayıyor ki, gel de gülerek selam ver. Bazen görmezden geliyorum ben de, bazen hiçbir şey düşünmeden, içtenlikle selam veriyorum. Her zaman yapamıyorum. Ne zaman tam öğrenebileceğim bunu bilmiyorum.


Not: Değişen fikrim. Denizde sadece yüzülmez, izlenir, koklanır, dinlenir :) Her mevsim sevme sebebi vardır.








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NASIL BULMAK İSTİYORSAK ÖYLE BIRAKALIM

Bugün Aktif Felsefe Derneği ile çevre temizliği yaptık. 27 kişiymişiz, fena bir sayı değil aslında, çevre temizliği etkinliği olduğunu düşünürsek. İlk başta bir şey yok gibi gözüküyordu, sonra bir baktım traktörde bir çöp yığını oluşmuş torba torba. İnsanlar neler neler atmışlar, acaba bugün bizimle orada olup çöp toplasalardı, tekrar atarlar mıydı? merak ettim... Umursamazlık, nasıl olsa arkadan biri toplayacak, zaten bizden önce de atılmış, vb.gibi düşüncelerle bu saygısızlık yapılıyor. Ben bunu öncelikle kendine saygısızlık olarak görüyorum. Bir de şu var, iş hayatında da çok rahatsız olduğum bir konuydu. İnsanlar tek tek çok iyi; ama bir araya geldiklerinde korkunç olabiliyorlar. Ortak kullanım alanlarının kullanımı konusunda da bu geçerli..Evinde hijyen hastası kesilen biri, ortak kullanım alanlarını kullanırken inanılmaz davranıyor. Kendi yaptığının anlaşılmayacağı rahatlığı mı? yoksa başka biri temizleyecek nasılsa mantığı mı? ya da her ikisi..  Sınırlı bir alanı temiz...

KASITLI KÖTÜLÜK İFLAH OLMAZ

 Geçenlerde The I-land diye bir dizi izledim. Yorumlara baksaydım izlemezdim sanırım; ama ben diziyi beğendim, Lost'un tamamını izlememiştim ona benzerliğinden bahsetmişler, benziyor da tabi ki Lost çok daha güzeldi. Aslında The I-Land dizisinin fikrini sevdim.  3-5 yıldır iyilik ve kötülük üzerine düşündüğüm bir şeyi hatırlattı. Bir insan size yanlışlıkla kötülük yaptıysa, üzdüyse bu insan affedilebilir, sonucun size zarar vereceğini düşünememiş olabilir, kasıt yoktur,.vs.vs. Bunun tersi, kötülük kasıtlı ise, bile isteye yapıldıysa; emin olun ki bu insan pişman olmaz (istisnalar kaideyi bozmaz) ve fırsatını bulduğu ilk fırsatta size daha beterini yapar. Tecrübe ile sabittir. 😉Kaçın, kaçın, kaçın! Değişik sektörlerde çalıştığım için iki iş yerinde böyle insan modeline rast gelmişliğim var 😏Her ikisinin de ortak noktası biraz hasta ruhlu olmalarıydı ve kıskanç karakterleriydi. İlk bahsettiğim daha bilindik ortalık karıştıran tiplerden. Sonra denk gelen tam bir psikopattı. Şan...

"ZAMANIN İKİ BOYUTU VARMIŞ..."

Amanın yeni sene de almış başını gidiyor. Klasik bir cümle gibi olacak; ama yaşadığımız An'ların, ama gerçekten yaşadığımızı hissettiğimiz An'ların kıymetini bilmek gerek. Mutlu olmak için bir otobüse binmedik, 2 durak sonra inip Mutluluk'a ulaşmayacağız. Yol boyu izlediğimiz manzara kadar mutlu olacağız. O sebeple bu olsun-şu olsun mutlu olayım diye kendimizi şartlandırmamalıyız.  "Yaşamda, endişelerin %90'ı yersizmis~!" Yaşamak çok güzel de yarın ya da belki az sonra ölmeyeceğimizi biliyor muyuz? Öyleyse bu fani dünyada, önemli olan, 'önemli olmak değil değerli olmak, değerli hissetmek'. Bir de "Sene değişti, insanlar değişmedi, durumlar değişmedi falan filan...." diyorlar ya hani, ee o zaman biz değişelim bir zahmet! :-)