Ana içeriğe atla

İKİZLER-BEBEKLER-ÇOCUKLAR



  İstanbul'a gittim bebek sevmeye :-) Eskiden beri ikiz bebeklere bayılırım. Bunlar da en tatlılarından..Ama çok zor çok, bu konuyu tekrar düşünmek lazım :-)

  Havaalanında bir bayanla tanıştım beklerken. Çok soru sormayı ve sorulmasını sevmem bu tür tanışmalarda aslında; ama bayan kendi halinde, çekingen biriydi. Bir de biz ilk otobüste karşılaştık onunla, önce yanlış otobüse binmiş, o sebeple endişeli gözüküyordu, ayrılamadık :)  Çocukları varmış İstanbul'da, biri 27 yaşındaymış, kendisi çok genç gözükünce, yaşını merak ettim haliyle. 43 dedi, yani 16 yaşında evlenmiş. Bu yaş normal bir yaş değil tabi de, erken demeyelim en iyisi, vaktinde evlenmenin avantajlarından biri, genç yaşta çocuk sahibi olmak Benim yaşım da onu çok şaşırttı. Ben yaşımla uyum içinde yaşıyorum ne güzel. Ama soran insanların öğrendikten sonraki tepkileri yüzüne söylemeye çekiniyorum :)  Bebekleri-çocukları çok severim, hiç yetişkin bir çocuğum olabileceği kısmını düşünmemiştim. Tuhaf geldi düşününce; ama güzel bir his olurmuş.

  Evlilik konusunda fazla mükemmelliyetçisin diyorlarsa da ben öyle düşünmüyorum.  Çocuklar-bebekler, anne olmak çok güzeldir eminim, ama aile olmak ayrı bir şey. Birbirini seven anne-babanın çocuğu olmak, her çocuk bunu hakediyor. Ben mutsuz bir ailede büyüdüğüm için, bu duyguyu en iyi bilenlerden biriyim. Diğer türlüsü bencillik gibi geliyor bana artık. Sadece anne olmak için-baba olmak için çocuk yapıp, sonra herkes kendi hayatını yaşamak istiyor.. Neyse nereden nereye geldik. Bari aşağıya ikizlere ördüğüm yeleklerin fotolarını ekleyeyim ve konuyu tatlıya bağlayalım :-)


Not: Telefonumdaki gereksiz fotoğrafları temizlerken yelek fotoları da silinmiş ne yazık ki :(




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR KİTAP - ROMANTİKA

Size Romantika’yı anlatmaya çalışacağım desem, umursamayacaksınız, biliyorum. Şu Çılgın Türkler’in yazarı, Turgut Özakman’ın yazdığı bir kitap dersem? Turgut Özakman’dan romantik bir aşk hikayesi. İlk basım tarihi Ocak 2000, benim okuduğum ise yedinci baskısı. Yaklaşık beş yıldır aklımda; ama bir türlü alıp okuyamamıştım, hep araya başka kitaplar girdi, unuttum. Romantika, yazarımızın ikinci kitabıdır. Yazarımızın, Diriliş-Çanakkale, Cumhuriyet-Türk Mucizesi gibi çok değerli kitapları bazı kitaplarındandır. 28 Eylül 2013’te, 83 yaşında vefat etmiştir. Geçen yine farklı bir kitabı almak için gitmiştim, yokmuş, rafta Romantika’ya takıldım, aradığım kitap da yoktu, demek bu kitabı okuma zamanım gelmişti. Elime aldım, sayfalarını çevirdim, beni saracak gibi hissettim, kitap kapağı da çok güzel. Kabartma şeklinde iki kelebek.  Hikayeyi romanımızın kahramanı Doğan Hoca’nın kızı Şirin’den dinliyoruz. Doğan Hoca 1960’lı yıllarda, sanat tarihi kürsüsünde aydın bir doçenttir. Sağ-sol çat

BİR KİTAP - KORKU - OSHO

Osho’yu bilmeyenimiz yoktur. Daha çocuk denecek yaşlarda, başkaları tarafından ezberletileni kabullenmektense, kendi gerçekliğini deneyimlemeyi tercih etmiştir. Kendisi ‘Asi Ruh’ olarak da anılıyor. 1931 yılında Hindistan’da doğmuştur. Tüm Hindistan’ı dolaşarak, tutucu din adamlarına meydan okumuştur. Hiçbir geleneğe ait olmadığını söyleyen Osho’nun, öğrencilerine ve dünyanın her yerindeki sevenlerine yaptığı konuşmalar otuzdan fazla dile çevrilmiş, altı yüzden fazla cilt halinde yayımlanmıştır. 1985 yılında yılında göçmenlik yasalarını ihlal etmek suçlamasıyla gözaltına alınmış ve bu sırada yavaş yavaş zehirlendiği söylenmiştir. Osho, Doğu’nun meditasyon teknikleri ile Batı’nın terapi yöntemlerine yepyeni bir bakış açısı getirmiştir. Toplum, din, politika, felsefe, psikoloji ve insanın varoluş ilişkisini ele alan Osho, bu konularda ileri sürdüğü oldukça cesur ve kalıpları kıran savları, söylemleri ve iddiaları ile birçok otoritenin tepkisini çekmiştir. Bazen dine karşı bazen dinin

NASIL BULMAK İSTİYORSAK ÖYLE BIRAKALIM

Bugün Aktif Felsefe Derneği ile çevre temizliği yaptık. 27 kişiymişiz, fena bir sayı değil aslında, çevre temizliği etkinliği olduğunu düşünürsek. İlk başta bir şey yok gibi gözüküyordu, sonra bir baktım traktörde bir çöp yığını oluşmuş torba torba. İnsanlar neler neler atmışlar, acaba bugün bizimle orada olup çöp toplasalardı, tekrar atarlar mıydı? merak ettim... Umursamazlık, nasıl olsa arkadan biri toplayacak, zaten bizden önce de atılmış, vb.gibi düşüncelerle bu saygısızlık yapılıyor. Ben bunu öncelikle kendine saygısızlık olarak görüyorum. Bir de şu var, iş hayatında da çok rahatsız olduğum bir konuydu. İnsanlar tek tek çok iyi; ama bir araya geldiklerinde korkunç olabiliyorlar. Ortak kullanım alanlarının kullanımı konusunda da bu geçerli..Evinde hijyen hastası kesilen biri, ortak kullanım alanlarını kullanırken inanılmaz davranıyor. Kendi yaptığının anlaşılmayacağı rahatlığı mı? yoksa başka biri temizleyecek nasılsa mantığı mı? ya da her ikisi..  Sınırlı bir alanı temizleme