Ana içeriğe atla

PAYLAŞMAYI ÇOK SEVİYORUZ ( ! )



Hepimiz bir yarış halindeyiz.. Ne çok şey bildiğimizi, ne çok yer gezdiğimizi, herkesten ne kadar akıllı olduğumuzu paylaştıkça, resimledikçe mutlu oluyoruz  En iyi olduğumuzu, ne çok beğenildiğimizi, ne kadar sosyal olduğumuzu ispatlıyoruz ya, 'Ohhh düşmanlar çatlasın!' durumu yani :-)  Eskiden nasıl mutlu oluyorduk biz paylaşmayı çok seven insanlar. Sanki 'hadi göster kendini teyzelere -amcalara' dedi birisi, itti arkamızdan. Durum aynen böyle, yetişkin ergenler çoğaldık.
  
Ben de yapıyorum zaman zaman anlattıklarımı (arada bir 'napıyorsun?' diyorum kendime), bazılarımız o yerin hissettirdiklerini yazmayı sevdiği için, bir başkası fotoğraf çekmeyi sevdiği için, bir diğeri yediğini yayınlamazsa boğazından geçmediği için. An'ı yaşamak diye bir şey vardı hani. Yaşadığımız 'an' çok güzelse, sadece onu hissedelim-görelim-duyalım. Bütün dikkatimiz yanımızdakinde ve gördüklerimizde olsun. Yine çekelim fotoğrafımızı, yazalım yazımızı bir kağıda.

Eskiden yemekten bahsetmemiz gerektiğinde utanırdık, karşımızdakinin canı çekmesin diye mi artık nedense, ayıptı yani, konuşulmazdı. Çocukluğumuzda öyle görmüştük. Gezi-seyahat fotoğrafları farklı, bana göre tabi, ben arkadaşlarımın gittikleri yerlerin fotoğraflarına bakmayı çok seviyorum. Görmediğimiz bir yerdir-fikrimiz olur. Uzun zamandır gitmediğimiz bir yerdir-anılarımız canlanır..

İstanbul'a yanına ziyarete gittiğim arkadaşım, dönüş saatimi yanlış anlamış. 'Çekip koymadın ki biletini facebook' a, tabi aklımda kalmaz' diyor. Hal böyle yani :-)   Nereye kadar gidecek bakalım ergen halimiz. Kınayanlara da artık normal gelmeye başladı bu durum. Sahi normal neydi? Bulutsuzluk Özlemi' nin bir şarkısı vardı, onu hatırladım şimdi.

              " Ooo biri anlatsın hemen nedir bu normal?
               Ooo canım sıkılıyor artık yoksa ben miyim anormal? "

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR KİTAP - ROMANTİKA

Size Romantika’yı anlatmaya çalışacağım desem, umursamayacaksınız, biliyorum. Şu Çılgın Türkler’in yazarı, Turgut Özakman’ın yazdığı bir kitap dersem? Turgut Özakman’dan romantik bir aşk hikayesi. İlk basım tarihi Ocak 2000, benim okuduğum ise yedinci baskısı. Yaklaşık beş yıldır aklımda; ama bir türlü alıp okuyamamıştım, hep araya başka kitaplar girdi, unuttum. Romantika, yazarımızın ikinci kitabıdır. Yazarımızın, Diriliş-Çanakkale, Cumhuriyet-Türk Mucizesi gibi çok değerli kitapları bazı kitaplarındandır. 28 Eylül 2013’te, 83 yaşında vefat etmiştir. Geçen yine farklı bir kitabı almak için gitmiştim, yokmuş, rafta Romantika’ya takıldım, aradığım kitap da yoktu, demek bu kitabı okuma zamanım gelmişti. Elime aldım, sayfalarını çevirdim, beni saracak gibi hissettim, kitap kapağı da çok güzel. Kabartma şeklinde iki kelebek.  Hikayeyi romanımızın kahramanı Doğan Hoca’nın kızı Şirin’den dinliyoruz. Doğan Hoca 1960’lı yıllarda, sanat tarihi kürsüsünde aydın bir doçenttir. Sağ-sol çat

BİR KİTAP - KORKU - OSHO

Osho’yu bilmeyenimiz yoktur. Daha çocuk denecek yaşlarda, başkaları tarafından ezberletileni kabullenmektense, kendi gerçekliğini deneyimlemeyi tercih etmiştir. Kendisi ‘Asi Ruh’ olarak da anılıyor. 1931 yılında Hindistan’da doğmuştur. Tüm Hindistan’ı dolaşarak, tutucu din adamlarına meydan okumuştur. Hiçbir geleneğe ait olmadığını söyleyen Osho’nun, öğrencilerine ve dünyanın her yerindeki sevenlerine yaptığı konuşmalar otuzdan fazla dile çevrilmiş, altı yüzden fazla cilt halinde yayımlanmıştır. 1985 yılında yılında göçmenlik yasalarını ihlal etmek suçlamasıyla gözaltına alınmış ve bu sırada yavaş yavaş zehirlendiği söylenmiştir. Osho, Doğu’nun meditasyon teknikleri ile Batı’nın terapi yöntemlerine yepyeni bir bakış açısı getirmiştir. Toplum, din, politika, felsefe, psikoloji ve insanın varoluş ilişkisini ele alan Osho, bu konularda ileri sürdüğü oldukça cesur ve kalıpları kıran savları, söylemleri ve iddiaları ile birçok otoritenin tepkisini çekmiştir. Bazen dine karşı bazen dinin

NASIL BULMAK İSTİYORSAK ÖYLE BIRAKALIM

Bugün Aktif Felsefe Derneği ile çevre temizliği yaptık. 27 kişiymişiz, fena bir sayı değil aslında, çevre temizliği etkinliği olduğunu düşünürsek. İlk başta bir şey yok gibi gözüküyordu, sonra bir baktım traktörde bir çöp yığını oluşmuş torba torba. İnsanlar neler neler atmışlar, acaba bugün bizimle orada olup çöp toplasalardı, tekrar atarlar mıydı? merak ettim... Umursamazlık, nasıl olsa arkadan biri toplayacak, zaten bizden önce de atılmış, vb.gibi düşüncelerle bu saygısızlık yapılıyor. Ben bunu öncelikle kendine saygısızlık olarak görüyorum. Bir de şu var, iş hayatında da çok rahatsız olduğum bir konuydu. İnsanlar tek tek çok iyi; ama bir araya geldiklerinde korkunç olabiliyorlar. Ortak kullanım alanlarının kullanımı konusunda da bu geçerli..Evinde hijyen hastası kesilen biri, ortak kullanım alanlarını kullanırken inanılmaz davranıyor. Kendi yaptığının anlaşılmayacağı rahatlığı mı? yoksa başka biri temizleyecek nasılsa mantığı mı? ya da her ikisi..  Sınırlı bir alanı temizleme