Ana içeriğe atla

BİR KİTAP - DUYGUSAL SERMAYE



   Geçen sene, yazarımızın bir söyleşisine katılma şansım oldu. AGT’nin başarısı dışında, hiçbir bilgiye sahip değildim. Çok vaktim yoktu; ama hazırlıklı da gitmek istiyordum. Duygusal Sermaye kitabını aldım. Kitaba karşı bir tereddütüm vardı, teorik bilgilerden oluşan bir kitap olduğunu ve nasıl okuyacağımı düşünüyordum. Okumaya başladıktan sonra, endişemin ne kadar anlamsız olduğunu anladım .‘Duygusal Sermaye’ bir başucu kitabı özelliği taşıyor. AGT gibi şirketler, Mehmet Semih Söylemez gibi Ceolar çoğalsa diyorsunuz okurken. Kitabı tek bir cümle ile anlatacak olsaydım, Mehmet Bey’in şu cümlesini seçerdim: “Duygusal sermayeyi önemli kılan; insanoğlunun önemsenme ve değer görme ihtiyacıdır.” Yazarımız bu düşünceyi, yer yer kendi memleketi olan İskilip’ten de örnekler vererek o kadar güzel anlatmış ki; ben de anlamı bozmamak adına, daha çok yazarımızın cümlelerine yer vermek istiyorum size anlatırken.


   Paylaşımın, birlikte başarmanın karşılığı olduğuna inanıyor Mehmet Semih Söylemez. “Fabrikada kendisine dokunabileceğimi hissettiren patron, benim için gerçek patrondur” AGT çalışanları arasında yıllık yapılan ankette çıkan bir sonuçtur bu. Mehmet Semih Söylemez’in de önem verdiği konulardan biridir.


   İnsana duyulan saygı ve bunun AGT’nin çalışma prensibi olması, kitabın hemen her bölümünde karşınıza çıkıyor. Üretim alanlarındaki mekanlar için “Bu mekanlar öylesine tasarlanmalıdır ki aynı mekanı paylaşanların bir arada olmalarından doğacak enerji, işgücüne dönüşebilsin” diyor yazarımız. Ne kadar önemlidir bu. Bu çalışma mekanı ile ilgili benim de küçük bir anım vardır. 2005 yılında, Antalya’nın isim yapmış ajanslarından birinde işe başlamıştım. Villa tipi bir yerdi ve benim masam tam merdiven dibinde, penceresi olmayan, karanlık bir yerdeydi. Ayaklarım geri geri gidiyordu sabahları, kısa bir süre çalışabilmiştim orada. O zamandan beri, ne zaman bir şirkete iş görüşmesine gitsem, çalışma masamın yeri, ilk bilmek istediklerimdendir. 


   Çalışanlarının kişisel gelişimini destekleyici seminer ve eğitimlerin, kurumlar için önemini vurguluyor. Şirketlerin sağlıklı kararlar almasının, sağlıklı, mutlu ve huzurlu çalışanları olması ile mümkün olduğunu söylüyor yazarımız. Her yöneticinin, çalışanın bir hobisi olmalıdır diyor, bunun yanında bunu destekleyici çalışmaları da var AGT’nin. “İnsana yapılan hiçbir yatırımın boşa gitmediğine inanıyor”, Mehmet Bey. Bir toplantıda AGT çalışanlarından birinin şu sözleri de bunu doğruluyor. ‘Benim AGT’yi sevmemin bir nedeni de bana kendimi keşfetme olanağı vermiş olmasıdır.’ 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR KİTAP - ROMANTİKA

Size Romantika’yı anlatmaya çalışacağım desem, umursamayacaksınız, biliyorum. Şu Çılgın Türkler’in yazarı, Turgut Özakman’ın yazdığı bir kitap dersem? Turgut Özakman’dan romantik bir aşk hikayesi. İlk basım tarihi Ocak 2000, benim okuduğum ise yedinci baskısı. Yaklaşık beş yıldır aklımda; ama bir türlü alıp okuyamamıştım, hep araya başka kitaplar girdi, unuttum. Romantika, yazarımızın ikinci kitabıdır. Yazarımızın, Diriliş-Çanakkale, Cumhuriyet-Türk Mucizesi gibi çok değerli kitapları bazı kitaplarındandır. 28 Eylül 2013’te, 83 yaşında vefat etmiştir. Geçen yine farklı bir kitabı almak için gitmiştim, yokmuş, rafta Romantika’ya takıldım, aradığım kitap da yoktu, demek bu kitabı okuma zamanım gelmişti. Elime aldım, sayfalarını çevirdim, beni saracak gibi hissettim, kitap kapağı da çok güzel. Kabartma şeklinde iki kelebek.  Hikayeyi romanımızın kahramanı Doğan Hoca’nın kızı Şirin’den dinliyoruz. Doğan Hoca 1960’lı yıllarda, sanat tarihi kürsüsünde aydın bir doçenttir. Sağ-sol çat

BİR KİTAP - KORKU - OSHO

Osho’yu bilmeyenimiz yoktur. Daha çocuk denecek yaşlarda, başkaları tarafından ezberletileni kabullenmektense, kendi gerçekliğini deneyimlemeyi tercih etmiştir. Kendisi ‘Asi Ruh’ olarak da anılıyor. 1931 yılında Hindistan’da doğmuştur. Tüm Hindistan’ı dolaşarak, tutucu din adamlarına meydan okumuştur. Hiçbir geleneğe ait olmadığını söyleyen Osho’nun, öğrencilerine ve dünyanın her yerindeki sevenlerine yaptığı konuşmalar otuzdan fazla dile çevrilmiş, altı yüzden fazla cilt halinde yayımlanmıştır. 1985 yılında yılında göçmenlik yasalarını ihlal etmek suçlamasıyla gözaltına alınmış ve bu sırada yavaş yavaş zehirlendiği söylenmiştir. Osho, Doğu’nun meditasyon teknikleri ile Batı’nın terapi yöntemlerine yepyeni bir bakış açısı getirmiştir. Toplum, din, politika, felsefe, psikoloji ve insanın varoluş ilişkisini ele alan Osho, bu konularda ileri sürdüğü oldukça cesur ve kalıpları kıran savları, söylemleri ve iddiaları ile birçok otoritenin tepkisini çekmiştir. Bazen dine karşı bazen dinin

"BOŞ KAYIK"

Karşı kıyısına geçiyorsa insan bir ırmağın Ve kendi sandalına boş bir kayık çarparsa, Aksi bir insan olmasına rağmen Çok öfkelenmeyecektir. Ancak kayıkta bir insan görürse Uzak durması için bağıracaktır ona. Feryadı duyulmazsa, tekrar bağıracaktır, Ve bir daha ve lanet okumaya başlayacaktır. Ve bunların hepsi kayıkta biri olduğu için. Eğer kayık boş olsaydı, Bağırmayacak ve öfkelenmeyecekti. Boşaltabilirsen kayığını Dünya ırmağını geçerken, Kimse sana engel olmayacak, Kimse sana zarar vermeye çalışmayacaktır.                                                     OSHO Bu şiiri ilk okuduğumda çok sevmiştim, bugün bir dostum, Osho'nun 'Boş Kayık' kitabından bir şey paylaşmış, onu okuyunca, hemen aklıma bu şiiri geldi. Okuyunca tekrar sevdim, hatta daha çok sevdim. İnsanın, bazen bazı şeyleri anlamlandırışı, yorumlayışı, zaman içerisinde değişebiliyor.