Ana içeriğe atla

BİR KİTAP - KÜÇÜK ARI



                                 EN SON NE ZAMAN BİRİNE FAYDANIZ DOKUNDU?

“Bu kitabı okuduğunuzda anlatmak isteyeceksiniz. Bunu yaptığınızda lütfen, neler olduğunu anlatmayın; çünkü bütün büyü olayların akışında” diyor yazarımız kitabın arka kapağında. Anlatma isteğime buna uymaya çalışarak devam edeceğim ben de.

“Çoğu zaman Afrikalı bir kız olacağıma madeni bir İngiliz Sterlini olmayı isterim. Yani ben bir mülteciyim ve çok yalnızım. Bir İngiliz kızı gibi görünmemek ve bir Nijeryalı gibi konuşmamak benim suçum mu? 

Ve gözetim merkezinden salıverilen bu kadın, bu yaratık; yani ben, insanlığın yeni bir türüyüm. Dilimi gazetelerinizden öğrendim, giysilerimi eskilerinizden aldım ve yokluğuyla ceplerimi sızlatan da sizin paranız. 

Sizin ülkenizde yeterince korkmamışsanız, gidip bir korku filmi izleyebilirsiniz. Sizin ülkenizde dehşet, ondan yana bir derdinizin olmadığını kendinize hatırlatmak için aldığınız bir dozluk bir şeydir. Siz bugüne körsünüz, biz geleceğe.

Bütün kızların hikayesi “Adamlar-geldiler-ve” diye başlıyordu.

Adamlar - geldiler - ve - 

Köyümü - yaktılar -

Kızlarımı - bağladılar -

Kızlarıma - tecavüz - ettiler -

Kızlarımı - aldılar -

Kocamı - kırbaçladılar -

Göğüslerimi - kestiler -

Ben - kaçtım -

Çalılıkların - arasından -

Bir - gemi - buldum -

Denizi - geçtim - 

Sonra - beni - buraya - koydular - 


Ve hepsi “Sonra-beni-buraya-koydular” diye bitiyordu. Hikayenin sonunda kırmızı mürekkeple “BU GERÇEKTİR” diyen lastik mühür. “ 


Hikayede beni en çok etkileyen Sarah oldu. Sarah ve inanılmaz cesareti. Bir insanın hayatını kurtarmak için, hiç düşünmeden parmağını bir bıçakla kesen kahraman kadın. Kocası buna cesaret edemedi ve sonrasında depresyona girdi. Kendine faydası yoksa hiç kimse için parmağını bile kıpırdatmayan insanlardan dolu artık etrafımız. Bir insana sırf insan olduğu için kaçımız yardımcı olmak istiyoruz? İçine kendimizi katmadan…..Kitabı okuduğum andan beri sürekli düşünüyorum. Ben Sarah’ nın yaptığını yapabilir miydim? Yapmak isterdim ona eminim; ama cesaret edebilir miydim?


Diğer kahramanımız Nijeryalı Küçük Arı ve onun petrol savaşının ortasındaki yaşam mücadelesi. Küçük Arı’ nın zekası ve düşünce şeklinden de çok etkilendim. Asıl adı Udo’ dur. Udo barış anlamına geliyor.


Ailesini kaybeder, ablası ile görmemesi gereken olaylara şahit olduğu için, kötü adamlar tarafından, öldürülmeleri gerektiğine karar verilir. Sarah’ nın parmağına karşılık Küçük Arı hayatta kalır. Londra nın altmış kilometre doğusunda bir mülteci gözetim merkezi olan ‘Black Hill Mülteci Yerleştirme Merkezi’ nde iki yılı geçer. Burada hayatta kalmak istiyorsanız ya çok güzel konuşmalı ya da çok güzel görünmeliydiniz. Küçük Arı çok güzel konuşmayı seçer, Kraliyet İngilizcesini anadili gibi öğrenir. Yıkanmaz, göğüslerini düz ve küçük göstermek için giysilerinin altından göğsünü kalın bir bantla sarar. İkinci el giysi ve ayakkabılarla dolu bağış kutuları geldiğinde diğer kızlardan bazıları kendilerini güzelleştirmeye çalışırken, Küçük Arı hatlarını gizleyecek giysiler bulmak için kutuların altını üstüne getirir. Haftada bir kadın olduğunu ve bu giysilere rağmen hala yaşadığını hissetmek için ayak tırnaklarını boyar. Güzel görünerek hayat da kalmayı başaran Yevette sayesinde, oradan kurtulmayı başarır. Gidebileceği hiçbir yer yoktur. Elinde yıpranmış bir kartvizit vardır sadece. Sarah’ nın kocasına ait. Tekrar Sarah ve ailesi ile hayatı kesişir. 


Küçük Arı için özgürlük, adamların onu öldürmeye gelmesinden korkmadığı gündür. Her günün sonunda sağ çıkmaktır. Her bulunduğu ortamda düşündüğü ilk şey ‘Kötü adamlar gelirse ne ile kendimi öldürebilirim’

Sarah için ise özgürlük, kendi seçtiği hayatı yaşayacağı uzun bir gelecektir…


Hikayeyi, yazarın isteğine uyarak daha fazla anlatmak istemiyorum. Okuduktan sonra içinize sığmayan, düşündüren hikayelerden. Bir süre hikaye ile yaşıyorsunuz. 


Kitap hakkında o kadar çok yorum var ki; “Sersemletici - New York Times”, “Büyüleyici - Bookmarks Magazine”, “Başarılı biçimde inandırıcı - Sunday Telegraph”, “Okuduktan sonra unutmanız hiç kolay olmayacak - Financial Times” Bunlar sadece bir ikisi. Küçük Arı yazarın ikinci romanı. Çevirisi güzel, akıcı, anlaşılır ve sade. Kitabın kapağı güzel; ama Küçük Arı’ yı gözümüzde canlandırabileceğimiz bir resim tercih edilse sanki daha mı güzel olurdu?


“ Büyümek ne kadar acı değil mi? Charlie gibi başlıyorsun. Bütün kötüleri öldürüp, dünyayı kurtaracağına inanarak başlıyorsun. Sonra biraz daha büyüyorsun. Küçük Arı kadar belki…ve dünyadaki kötülüklerin bir kısmının kendi içinde olduğunu fark ediyorsun…ve biraz daha büyüyor biraz daha rahat yaşamaya başlıyorsun, o zaman kendi içinde gördüğün kötülüğün o kadar kötü olup olmadığını düşünmeye başlıyorsun… “



Kitabın Künyesi:

Kitabın Adı: Küçük Arı

Yazarı: Chris Cleave

Yayınevi: Pegasus Yayınları

Sayfa Sayısı: 343

İngilizceden çeviren: Nalan Işık Çeper















































Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NASIL BULMAK İSTİYORSAK ÖYLE BIRAKALIM

Bugün Aktif Felsefe Derneği ile çevre temizliği yaptık. 27 kişiymişiz, fena bir sayı değil aslında, çevre temizliği etkinliği olduğunu düşünürsek. İlk başta bir şey yok gibi gözüküyordu, sonra bir baktım traktörde bir çöp yığını oluşmuş torba torba. İnsanlar neler neler atmışlar, acaba bugün bizimle orada olup çöp toplasalardı, tekrar atarlar mıydı? merak ettim... Umursamazlık, nasıl olsa arkadan biri toplayacak, zaten bizden önce de atılmış, vb.gibi düşüncelerle bu saygısızlık yapılıyor. Ben bunu öncelikle kendine saygısızlık olarak görüyorum. Bir de şu var, iş hayatında da çok rahatsız olduğum bir konuydu. İnsanlar tek tek çok iyi; ama bir araya geldiklerinde korkunç olabiliyorlar. Ortak kullanım alanlarının kullanımı konusunda da bu geçerli..Evinde hijyen hastası kesilen biri, ortak kullanım alanlarını kullanırken inanılmaz davranıyor. Kendi yaptığının anlaşılmayacağı rahatlığı mı? yoksa başka biri temizleyecek nasılsa mantığı mı? ya da her ikisi..  Sınırlı bir alanı temiz...

KASITLI KÖTÜLÜK İFLAH OLMAZ

 Geçenlerde The I-land diye bir dizi izledim. Yorumlara baksaydım izlemezdim sanırım; ama ben diziyi beğendim, Lost'un tamamını izlememiştim ona benzerliğinden bahsetmişler, benziyor da tabi ki Lost çok daha güzeldi. Aslında The I-Land dizisinin fikrini sevdim.  3-5 yıldır iyilik ve kötülük üzerine düşündüğüm bir şeyi hatırlattı. Bir insan size yanlışlıkla kötülük yaptıysa, üzdüyse bu insan affedilebilir, sonucun size zarar vereceğini düşünememiş olabilir, kasıt yoktur,.vs.vs. Bunun tersi, kötülük kasıtlı ise, bile isteye yapıldıysa; emin olun ki bu insan pişman olmaz (istisnalar kaideyi bozmaz) ve fırsatını bulduğu ilk fırsatta size daha beterini yapar. Tecrübe ile sabittir. 😉Kaçın, kaçın, kaçın! Değişik sektörlerde çalıştığım için iki iş yerinde böyle insan modeline rast gelmişliğim var 😏Her ikisinin de ortak noktası biraz hasta ruhlu olmalarıydı ve kıskanç karakterleriydi. İlk bahsettiğim daha bilindik ortalık karıştıran tiplerden. Sonra denk gelen tam bir psikopattı. Şan...

"ZAMANIN İKİ BOYUTU VARMIŞ..."

Amanın yeni sene de almış başını gidiyor. Klasik bir cümle gibi olacak; ama yaşadığımız An'ların, ama gerçekten yaşadığımızı hissettiğimiz An'ların kıymetini bilmek gerek. Mutlu olmak için bir otobüse binmedik, 2 durak sonra inip Mutluluk'a ulaşmayacağız. Yol boyu izlediğimiz manzara kadar mutlu olacağız. O sebeple bu olsun-şu olsun mutlu olayım diye kendimizi şartlandırmamalıyız.  "Yaşamda, endişelerin %90'ı yersizmis~!" Yaşamak çok güzel de yarın ya da belki az sonra ölmeyeceğimizi biliyor muyuz? Öyleyse bu fani dünyada, önemli olan, 'önemli olmak değil değerli olmak, değerli hissetmek'. Bir de "Sene değişti, insanlar değişmedi, durumlar değişmedi falan filan...." diyorlar ya hani, ee o zaman biz değişelim bir zahmet! :-)