Ana içeriğe atla

BİR KİTAP - İNCİR KUŞLARI



                              BİR KURŞUNLA ÖLMEK EN BÜYÜK HEDİYE OLABİLİR Mİ?


“Yaşlı gözlerimi ellerimin arasına gömüp bir an ölümü düşündüm. Kim bilir şimdi ne kadar da güzeldir ölüm. Kahverengi toprakta huzur içinde uyumak, başının üzerinde hafifçe esen yelin kuru otlar arasında çıkardığı hışırtıyı dinleyip hoş bir seda bulmak. Ve her şeyden önemlisi, içinde bulunduğun anı unutmak, hayatı ve bu hayatta yaşayan günahkar insanları bağışlamak.”


Gerçek yaşam öyküleri her zaman ilgimi çekmiştir. Uzak değil çok yakın bir zamanda 1992’ de Avrupa’ da yaşanan bir soykırımı anlatıyor. Kitabın ortasına geldiğim gün bıraktım, bitiremeyeceğimi düşündüm, alt-üst etti beni. Kitabı ağlayarak bitirdim. Haberlerde izlediklerimiz, duyduklarımız masal gibiydi, bir de o zamanlar daha küçüktük. Okuduktan sonra şunu düşündüm. ‘Savaşta bir kurşunla ölmek, en büyük hediye olabilir mi? Evet olur!’ İnsanın acı limiti yokmuş, ölüp ölüp yeniden dirilebilirmiş. Kötülüğün de sınırı yok, okuduklarınızı yapanları bir sınıflamaya sokamıyorsunuz zaten…


“ Korkunla yüzyüze geldiğinde korku denen şey meğerse biten bir duyguymuş.”


Aynı ırktan gelen iki genç, birisi Müslüman Boşnak genci Tarık, diğeri Hıristiyan Sırp’ı Vukadin. Aynı okuldaki Boşnak kızı Suada’ ya aşık olurlar. Suada ise Tarık’ ı tercih ederek, diğerine ‘ Kalbimde iki kişiye yer yok’ cevabını verir. Vukadin, okulu bırakır, General olan babası ise okulu basarak olay çıkarır. Suada konservatuara devam etmek için Saraybosna’ da teyzesinin yanında kalmaktadır. 

Savaş Sırpların Dubrovnik’ i işgali ile resmen başlamıştır. Ramazan bayramında da Bosna’ ya saldırıya geçerler. Bu sırada Suada bayram için ailesinin yanına Milyevina’ ya gider fakat geri dönemez. Tarık da Sırplara karşı ‘Yeşil Bereliler’ e katılır. Şartlar gittikçe ağırlaşmaya başlar, açlık, yokluk bir yandan, bir yandan silah yok ve kendileri yapmak zorundalar! Sırp askerleri bir gün Suadaların evini de basar. Annesi ve eniştesini anında öldürürler. Babası ve ablalarıyla esir kamplarında yaşarlar, birbirlerinden haber alamazlar uzun bir süre. Suada, Vukadin’ in esiri olur. BM Barış Gücü Komutanının, savaşta en büyük tecavüzcülerden biri olduğunu öğreniyoruz. Babasının gözü önünde tecavüz edilen kızlar, çocuklarının gözü önünde tecavüz edilen anneler…Tecavüze uğrayan Boşnak kadınlarının sayısının 70 binden fazla olduğu söyleniyor. 

Kitap biraz buruk da olsa sürprizli bir sonla bitiyor.



“ Her gün bir öncekinden zor olduğu halde, her an güzel günlerin beklentisi içinde yaşamak çok güçtü. “


Yazarımız gazeteciliğin hemen hemen her kademesinde çalışmıştır. “İki Kişilik Yalnızlık”, “Etekli İktidar” yazarın diğer kitaplarından bazıları. 2013 basımı olan kitabın kapak resmi daha güzel olabilirdi; ancak okumaya başladıktan sonra gözünüz ne kapak ne resim görüyor.


Kitabın Künyesi:

Kitabın Adı: İncir Kuşları 

Yazarı: Sinan Akyüz

Yayınevi: AlfaYayınları

Sayfa Sayısı: 328





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR KİTAP - ROMANTİKA

Size Romantika’yı anlatmaya çalışacağım desem, umursamayacaksınız, biliyorum. Şu Çılgın Türkler’in yazarı, Turgut Özakman’ın yazdığı bir kitap dersem? Turgut Özakman’dan romantik bir aşk hikayesi. İlk basım tarihi Ocak 2000, benim okuduğum ise yedinci baskısı. Yaklaşık beş yıldır aklımda; ama bir türlü alıp okuyamamıştım, hep araya başka kitaplar girdi, unuttum. Romantika, yazarımızın ikinci kitabıdır. Yazarımızın, Diriliş-Çanakkale, Cumhuriyet-Türk Mucizesi gibi çok değerli kitapları bazı kitaplarındandır. 28 Eylül 2013’te, 83 yaşında vefat etmiştir. Geçen yine farklı bir kitabı almak için gitmiştim, yokmuş, rafta Romantika’ya takıldım, aradığım kitap da yoktu, demek bu kitabı okuma zamanım gelmişti. Elime aldım, sayfalarını çevirdim, beni saracak gibi hissettim, kitap kapağı da çok güzel. Kabartma şeklinde iki kelebek.  Hikayeyi romanımızın kahramanı Doğan Hoca’nın kızı Şirin’den dinliyoruz. Doğan Hoca 1960’lı yıllarda, sanat tarihi kürsüsünde aydın bir doçenttir. Sağ-sol çat

BİR KİTAP - KORKU - OSHO

Osho’yu bilmeyenimiz yoktur. Daha çocuk denecek yaşlarda, başkaları tarafından ezberletileni kabullenmektense, kendi gerçekliğini deneyimlemeyi tercih etmiştir. Kendisi ‘Asi Ruh’ olarak da anılıyor. 1931 yılında Hindistan’da doğmuştur. Tüm Hindistan’ı dolaşarak, tutucu din adamlarına meydan okumuştur. Hiçbir geleneğe ait olmadığını söyleyen Osho’nun, öğrencilerine ve dünyanın her yerindeki sevenlerine yaptığı konuşmalar otuzdan fazla dile çevrilmiş, altı yüzden fazla cilt halinde yayımlanmıştır. 1985 yılında yılında göçmenlik yasalarını ihlal etmek suçlamasıyla gözaltına alınmış ve bu sırada yavaş yavaş zehirlendiği söylenmiştir. Osho, Doğu’nun meditasyon teknikleri ile Batı’nın terapi yöntemlerine yepyeni bir bakış açısı getirmiştir. Toplum, din, politika, felsefe, psikoloji ve insanın varoluş ilişkisini ele alan Osho, bu konularda ileri sürdüğü oldukça cesur ve kalıpları kıran savları, söylemleri ve iddiaları ile birçok otoritenin tepkisini çekmiştir. Bazen dine karşı bazen dinin

"BOŞ KAYIK"

Karşı kıyısına geçiyorsa insan bir ırmağın Ve kendi sandalına boş bir kayık çarparsa, Aksi bir insan olmasına rağmen Çok öfkelenmeyecektir. Ancak kayıkta bir insan görürse Uzak durması için bağıracaktır ona. Feryadı duyulmazsa, tekrar bağıracaktır, Ve bir daha ve lanet okumaya başlayacaktır. Ve bunların hepsi kayıkta biri olduğu için. Eğer kayık boş olsaydı, Bağırmayacak ve öfkelenmeyecekti. Boşaltabilirsen kayığını Dünya ırmağını geçerken, Kimse sana engel olmayacak, Kimse sana zarar vermeye çalışmayacaktır.                                                     OSHO Bu şiiri ilk okuduğumda çok sevmiştim, bugün bir dostum, Osho'nun 'Boş Kayık' kitabından bir şey paylaşmış, onu okuyunca, hemen aklıma bu şiiri geldi. Okuyunca tekrar sevdim, hatta daha çok sevdim. İnsanın, bazen bazı şeyleri anlamlandırışı, yorumlayışı, zaman içerisinde değişebiliyor.