Ana içeriğe atla

BİR KİTAP - KİTAP HIRSIZI


“ İnsanlar bir günün renklerini sadece başlangıcında ve bitişinde izler, ama bence bir günün her birinin farklı anlarla geçip giden çok çeşitli tonlar barındırdığı gayet açık. Tek bir saat içinde binlerce farklı renk olabilir. Bulutumsu maviler, mat sarılar, çamurlu karanlıklar. “


2. Dünya Savaşı zamanı Nazi Almanyasında yaşayan Liesel'in, kötü yaşam koşullarına rağmen vazgeçmediği okuma tutkusunu anlatıyor kitabımız.

Liesel ve erkek kardeşi, evlatlık verilmek üzere anneleriyle trenle Münih’ e doğru yola çıkarlar. Yolda Liesel’ in erkek kardeşi Werner hastalanır ve ölür. Onu yollarının üstündeki bir kasabada defnederler. Liesel mezarlıktan ayrılırken Mezar Kazıcının El Kitabı isimli bir kitap bulur. Okuma-yazma bilmemesine rağmen kitap sevdası bununla başlamış olur. 

Annesi onu şehre oldukça uzak Molcing diye bir kasabaya getirir, burada Himmel Sokağında bir eve bırakır onu.Artık Liesel’ in yeni bir ailesi vardır. Annesi çamaşırcı Rosa Hubermann, babası akordeon çalan bir boyacı olan Hans Hubermann’ dır. Rosa sürekli söylenen, küfürlü sözler eden, sinirli bir kadındır. Hans ise eşine göre, uysal ve sessiz. 

Liesel geceleri sık sık kabuslar görür, kardeşinin ölümünü unutamaz. Babası Hans’ ın yardımıyla, kabuslarıyla baş etmeyi öğrenir. Hans, onun okuma tutkusunu fakat okuyamadığını fark eder ve beraber okuma-yazma çalışmalarına başlarlar. 

Yahudiler birer birer tolanıp Yahudi kamplarına götürülürler. Hans bu dönemde, geçmişte verdiği bir söz uğruna Max adında Yahudi bir genci evlerinde saklamaya başlar. Almanların yüzde 90’ı Adolf Hitler’i gözlerini kırpmadan desteklerken, Liesel’in üvey babası Hans Hubermann kalan yüzde on içindedir.Yakalanırlarsa Rosa ve Hans’ ın sonu olacaktır.II. Dünya Savaşı başlamıştır ve Almanya'da hayat çok zordur. Yoksulluk, açlık, işkence ve ölüm...

Komşuları Rudy, Liesel’ in hayatında önemli bir yer alır. Annesi Rosa’ nın yıkadığı çamaşırları dağıtırken bazen kendisine eşlik eder. Dikkat çeken bir diğer karakter de, evlerine çamaşır teslim etmek için sık sık gittiği Vali’ nin karısı Ilsa Hermann’ dır. Garip bir hüzün vardır Ilsa Hermann da. Liesel bir gün kitap çalarken ona yakalanır ve çok korkar kendisini elevereceğini düşündüğü için. Bayan Hermann ise onu çok şaşırtırarak her çamaşır teslimine geldiğinde onu evinin kütüphanesine alır. İstediği kitabı okumasına, istediği kadar kalmasına izin verir.

Daha fazla anlatıp kitabın büyüsünü bozmak istemiyorum. Kitabı okurken bazen Liesel oluyorsunuz bazen Rosa bazen Hans. Tüm kaba sabalığının, küfürlü konuşmalarının altında altın gibi bir kalp taşıyan Rosa sizi şaşırtıyor. Yaşadıkları açlık ve yokluğa rağmen, imkansızlıklardan imkan yaratarak Liesel’ e sürpriz yapmak istemeleri, Hans’ ın kendi kızı gibi Liesel ile ilgilenmesi insanın boğazını düğümlüyor okurken. İnsan ister istemez düşünüyor okurken, bir onların hayatını, onların imkansızlığını bir kendinizinkini, imkanlarınızı…


Kitapla ilgili bir diğer ayrıntı da her basımda kitap kapağındaki resim farklı basılmıştır.

Kitabın Künyesi:

Kitabın Adı: Kitap Hırsızı

Yazarı: Markus Zusak

Yayınevi: Martı

Sayfa Sayısı: 574

Çevirmen: Selim Yeniçeri

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NASIL BULMAK İSTİYORSAK ÖYLE BIRAKALIM

Bugün Aktif Felsefe Derneği ile çevre temizliği yaptık. 27 kişiymişiz, fena bir sayı değil aslında, çevre temizliği etkinliği olduğunu düşünürsek. İlk başta bir şey yok gibi gözüküyordu, sonra bir baktım traktörde bir çöp yığını oluşmuş torba torba. İnsanlar neler neler atmışlar, acaba bugün bizimle orada olup çöp toplasalardı, tekrar atarlar mıydı? merak ettim... Umursamazlık, nasıl olsa arkadan biri toplayacak, zaten bizden önce de atılmış, vb.gibi düşüncelerle bu saygısızlık yapılıyor. Ben bunu öncelikle kendine saygısızlık olarak görüyorum. Bir de şu var, iş hayatında da çok rahatsız olduğum bir konuydu. İnsanlar tek tek çok iyi; ama bir araya geldiklerinde korkunç olabiliyorlar. Ortak kullanım alanlarının kullanımı konusunda da bu geçerli..Evinde hijyen hastası kesilen biri, ortak kullanım alanlarını kullanırken inanılmaz davranıyor. Kendi yaptığının anlaşılmayacağı rahatlığı mı? yoksa başka biri temizleyecek nasılsa mantığı mı? ya da her ikisi..  Sınırlı bir alanı temiz...

KASITLI KÖTÜLÜK İFLAH OLMAZ

 Geçenlerde The I-land diye bir dizi izledim. Yorumlara baksaydım izlemezdim sanırım; ama ben diziyi beğendim, Lost'un tamamını izlememiştim ona benzerliğinden bahsetmişler, benziyor da tabi ki Lost çok daha güzeldi. Aslında The I-Land dizisinin fikrini sevdim.  3-5 yıldır iyilik ve kötülük üzerine düşündüğüm bir şeyi hatırlattı. Bir insan size yanlışlıkla kötülük yaptıysa, üzdüyse bu insan affedilebilir, sonucun size zarar vereceğini düşünememiş olabilir, kasıt yoktur,.vs.vs. Bunun tersi, kötülük kasıtlı ise, bile isteye yapıldıysa; emin olun ki bu insan pişman olmaz (istisnalar kaideyi bozmaz) ve fırsatını bulduğu ilk fırsatta size daha beterini yapar. Tecrübe ile sabittir. 😉Kaçın, kaçın, kaçın! Değişik sektörlerde çalıştığım için iki iş yerinde böyle insan modeline rast gelmişliğim var 😏Her ikisinin de ortak noktası biraz hasta ruhlu olmalarıydı ve kıskanç karakterleriydi. İlk bahsettiğim daha bilindik ortalık karıştıran tiplerden. Sonra denk gelen tam bir psikopattı. Şan...

"ZAMANIN İKİ BOYUTU VARMIŞ..."

Amanın yeni sene de almış başını gidiyor. Klasik bir cümle gibi olacak; ama yaşadığımız An'ların, ama gerçekten yaşadığımızı hissettiğimiz An'ların kıymetini bilmek gerek. Mutlu olmak için bir otobüse binmedik, 2 durak sonra inip Mutluluk'a ulaşmayacağız. Yol boyu izlediğimiz manzara kadar mutlu olacağız. O sebeple bu olsun-şu olsun mutlu olayım diye kendimizi şartlandırmamalıyız.  "Yaşamda, endişelerin %90'ı yersizmis~!" Yaşamak çok güzel de yarın ya da belki az sonra ölmeyeceğimizi biliyor muyuz? Öyleyse bu fani dünyada, önemli olan, 'önemli olmak değil değerli olmak, değerli hissetmek'. Bir de "Sene değişti, insanlar değişmedi, durumlar değişmedi falan filan...." diyorlar ya hani, ee o zaman biz değişelim bir zahmet! :-)